Mütevazi bir hayatım var... Çalışmaya değil de gezmeye gelseydim düşüncesi ağır basıyor. Ama yine de renkli dünya çağırdı mı şişiriyorum yelkenleri yeniden. Hayatımda da olduğu gibi, uçağın da en son koltuğu düştü şansıma. Ben şansıma şanslıyım; iki kişiye bile satılmış olabilirdi o koltuk. Bir saat gecikmeli dört yüzlü elli kişilik uçak havaya doğru süzülürken kimsenin gelip koltuğuma sahip çıkmamış olmasına bile sevindim. İnsanın koltuğu olmalı bu dünyada. Koltuk her yere lazım. Yeni modellerin yapışkanlı olanları bile varmış. En az on yıl, yirmi yıl çıkmayanı varmış kıçından.
On saat uçtuktan sonra dört saat zaman farkı gittiğim yerin yerel saati ile vücudumun biyolojik saati arasında sarsılıyor. Uykusuzluk, stres, kabin basıncı, kuru hava tam gaz üzerime geliyor.
Bankok’un üzerindeyiz. Heyecanım artıyor. Birkaç yıl içinde İki bin on yedi yılına gelince otuz milyon turist ağırlamış bu ülke. Dünya turizminden en fazla payı alan ülkeler arasında. Çinli turistler altı ayda yedi milyar dolar harcamış. Sahi Çin nerede; Çinliler nerede? Malezyalılar… Malezyalılar nerededir kim bilir?
Uyan! Uyan da balığa mı gidelim diyor Tayland!
Yanımda bir öğretmen var. Dört günlüğüne geliyormuş. Baktık ıkınıp sıkınıyor, ona fark ettirmeden doldurup verdim eline, uçak numarasını ve rezervasyon kayıtlarını. En azından adını soyadını da mı anlamaz insan. Saatlerdir konuşulan şey allı dudaklı kadınlar. Hesapların hepsi : Bum…Bum üzerine derken ayak, bacak, sırt, kol, kürek ve ta…. masajları alıyor sırasını. Fiyatı da iki yüz bahtan mutlu sona varana kadar birkaç bine çıkıyor! Ağanın eli tutulmaz! Durmuyor uçakta ki adam, bir den ona kadar kadın sayıyor ardı arkasına.
Buddha düşündürüyor beni. Pattaya ‘da Tappai Caddesinden yukarı çıkarken Big Buddha’ya tırmanırken şimdiki insanlığın halini görseydi çıkar mıydı çıkmaz mıydı mezarından merak ediyorum.
Dev uçak iner mi inmez mi diye düşünürken, kuş gibi süzülüyor birden. Birkaç alkış sesi geldi. Sonra devamı gelmeyince kısa kestiler. En arkadan en çabuk inen ben oldum. Birkaç saat kaldık neredeyse göçmen bürosunda. Kağıdı imzalarken memur dışarı çıktığım zaman korkunç bir rutubet hissediyor buram buram terliyordum. Bu rutubeti bile durduramamış insanları. Ülkemin havası geliyor aklıma, içimi çekiyorum havasına memleketimin. Otuz milyon turisti nasıl ağırlamış bu hava. Gizemli bir ülke burası. Egzotik. Üstelik yıllarca felsefe çalıştığım Buddha’nın memleketi. Bir mum ışığı diğer bir mum ışığını tutuştururken ışığından bir şey kaybetmezmiş repliği aklımda. Işığın hiç kalmadığı ülkem aklıma geliyor. Bir mum ışığı arayıp ta bulamayanlar aklıma geliyor. Gülümsüyorum. Işık mı yok, mum mu anlayamıyorum.
Tuk-Tukk.. Motosiklet ve bizim pick up cinsi vasıtalardan oluşuyor. Belirli istikametleri dönüp duruyorlar gün boyunca. On baht; bizim paramızla bir lira. Eğer yanlış istikamete binersen ve sen tek kalırsan arabada fırsatını bulup üç yüz baht’tan aşağı kımıldamıyorlar bile. Gotama Buddha MÖ 563-483 yılları arasında ruhani öğretmen ve Budizmin kurucusu insanlığı acıdan kurtarmayı hedefleyen öğretileri havanda su olmuş insanlığın yanında. Fırsat daima para ediyor,düşmüş kucağına çak çakabildiğin kadar! Tuka tuk...Çaka çak...
Tuk… Tukk… Dikkat! Çak… Çak… oluveriyor anında.
Türkiye’den de gelen akın akın insanlar var. Ortama bir hafta da harcanan para uygun uçak ve otel bileti bulunsa bile günlük yemek ücreti yaklaşık altı yüz Baht, çay kahve iki yüz, otel derken,bum-bum ile cepler havaya ve civaya! Günde en az 500 usd. Değirmenin suyu nerede değirmen nerede! Pattaya'da bir ay on sekiz saat ücret 100 usd!
Walking Street diye çıkma çivisi dünyanın bir cadde var burada! İnsan satıyorlar...Alıcıda satıcıda INSAN.. İnsan kılığındakiler.Yüzyılın hastalığı AİDS satın alıyorlar.! Binlerce baldırı çıplak kadın ...Yüzyılın köle pazarı.
Ben ağlıyorum Pattaya sokaklarında. İçimdeki çocuk ağlıyor...
Devam edecek...
Not: Yazının sorumluluğu yazarına aittir. www.turizmajansi.com ile bağlantı kurulamaz; doğacak hukuki sonuçlardan site sorumlu değildir.