Artık herkesin malumu, dijital ürünlerin kullanım alanının yaygınlaşmasıyla aracısız hizmet sağlayıcılar seyahat sektöründe kitle davranışlarını yönetir hale geldi. Geleneksel pazarlama ve satış yöntemleriyle iş yapma biçimi her geçen gün güç kaybederken pandemi süreci hizmet sektöründe tüketiciye dokunan kurumların önemini bir kez daha ortaya koydu.
Bir cep telefonu uygulaması veya internet sitesi üzerinden aracısız yapılan alışverişlerin iptalinde tüketiciler günlerce muhatap bulamadı. Fiziksel mevcudiyeti ve insan kaynağı olan kurumlar sipariş ve rezervasyon iptallerinde müşterinin belki sorunlarını hemen çözemediler; çoğu zaman şikayet edilen oldular ama orada durmaya devam ettiler. Bu aslında bizim için somut bir veri.
Tabii ki teknoloji ve robotik dünyadaki gelişmelerin ucu bucağı yok. İlla ki bir gün pek çok servis, aracılar olmadan yapılır hale gelecek. Buradaki hızlı gelişme diğer taraftan insana daha çok insanla dokunabilenleri de öne çıkarıyor. Madalyonun bu tarafına odaklanmak lazım. Neo-liberal sistemin yalnızları nasıl kendilerini dinleyecek bir dost arıyorlarsa tüketim toplumu da bireye en iyi dokunanı değerli görmeye başlayacak. Pandemi müşteriye dokunmanın önemini gösterdi.
O yüzden seyahat acenteliği mesleğini geleceği olmayan bir iş kolu olarak konumlamak yerine hali hazırda örgütlü, yaygın pazarlama ve satış ağı olan böyle bir yapıyı hem daha rekabetçi hem de çağın sorunlarına kendi yöntemleriyle yaklaşabilen bir meslek birliğine nasıl dönüştürülebileceği sorgulanmalıdır.
Bu doğrultuda yaklaşmakta olan Türkiye Seyahat Acenteleri Birliği seçimli genel kurulunu ve burada yapılacak yönetim yarışlarını mevcut meslek siyasetinin dışında temel sorunların, yapısal dönüşümlerin ele alındığı, mesleki geleceğin, iş yapma biçimlerinin tartışıldığı bir zemine dönüştürmek sektöre ve bu mesleği yapmak isteyenlere fayda sağlayacak, moral verecektir.
Bir mesleğin geleceğinin salt başkanlık yarışı üzerinden belirlenmeye çalışılması, ortada ismi geçen, fotoğrafları yan yana getirilen adayların profillerine bakıldığında bile bu işi yorumlayanların kafalarının ne kadar karıştığı apaçık görülüyor. Çözüm bekleyen veya arayış içinde olunması gereken meselenin yapısal olduğu, sorunların tespiti ve çözümünde dünden daha fazla üyenin ortak iradesine ve akla ihtiyaç duyulduğu da bir gerçek.
Öte yandan elbet okyanusa açılan bir geminin kaptanı her şeyi limandan uzaklaşırken hesapladığı gibi yapamayabilir. Fırtınalar, girdaplar, yükselten ve batıran dalgalar rotanızı da hızınızı değiştirir; yapmam dediklerinizi yaparsınız, yaparım dediklerinizi yapamazsınız! “Düşmem” dersiniz düşersiniz, “Şaşmam” dersiniz şaşarsınız. Mevlana’nın dediği gibi olmaz dediğin ne varsa hepsi olur…
O yüzden asıl meseleyi konuşmuyoruz; sosyal medyada, internet sitelerinde yazılan çizilenlere, havada uçan projelere bakıyorum da hala aynı yerlere takılıp kaldığımızı görüyorum. İki nokta arasına bir doğru çizeceğiz ve o düzlemi konuşacağız ama sanki o kısır tartışmalar devam etsin istiyoruz; ne o iki noktayı koyuyoruz ne de bir doğru çiziyoruz.
Not: Yazının sorumluluğu yazarına aittir. www.turizmajansi.com ile bağlantı kurulamaz; doğacak hukuki sonuçlardan site sorumlu değildir.
Yorumlar
Nihal Özden
10 Ağustos 2022, Çarşamba 05:50
+ Yorum Yaz