Turizm sektörünün büyük yaralar aldığı ama bir o kadar da en çok kenetlenmek zorunda olduğu bir dönemden geçiyoruz. Bu süreç turizm sektörü içindeki “virüsleri” ayıklayarak çıkabilme fırsatı da verebilir.
Sektörün her kulvarı bu küresel salgından etkilendi. En çok da turizm emekçileri etkileniyor. Böyle bir zamanda aynı meslek gruplarının bir arada olması, kendi meslek örgütlerinin çatısı altında haklarını araması kadar doğal bir durum olamaz.
Pandemiden etkilenen iş kollarının başında seyahat acenteleri geliyor. İlk açıklanan destek paketi içinde yer alan sektörler arasında ‘etkinlik ve organizasyon’ dahi düşünülürken seyahat acentelerinin olmaması şaşkınlık yaratmış ve sonradan bakanlık açıklamasına seyahat acentelerini de eklemişti. Tabii bu, devlet destek paketlerinde acentelere bakış açısını anlamamız konusunda bizlere ipucu verdi.
Öte yandan atanmış Sayın Bakan ile seçilmiş Sayın TÜRSAB Başkanı arasında yaşandığı ileri sürülen adına gerilim veya iletişimsizlik ne derseniz, bu duruma ben çok takılmıyorum. Aksine bardağın dolu tarafına bakalım, aralarındaki bu duygunun(!?) bu kadar ortada olması hiç bunu yansıtmayarak aksiyon almalarından daha iyi değil mi? Tabii bu durum kesinlikle mesleğin bu dönemde korunması için mutlaka alınması gereken tedbirlere olumsuz yansımamalı.
Bakın havacılık lobisi dün bir karar aldırdı, Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü yönetmeliği Resmi Gazete’de yayımlandı. Tüketici iptal taleplerine karşı havayolları kendilerini korumaya aldı. Benzer kararnameler seyahat acenteleri adına da yayınlanabilmeli. O yüzden TÜRSAB ve bakanlık kadrolarının güç birliği yapmasına ihtiyaç var.
Ayrıca TÜRSAB üzerinden kendini başta sosyal medya olmak üzere farklı mecralarda konumlamaya çalışanların da sorumlu davranması gereken bir dönemde olduğumuzu hatırlatmalıyım.
Binlerce ailenin ekmek yediği seyahat acenteciliği mesleğinin haklarının ve bekasının savunulması noktasında TÜRSAB etrafında kenetlenmekten başka çare yok!
Her dönem olduğu gibi TÜRSAB siyaseti üzerinden pozisyon ve çıkar elde etmeye çalışanların bu dönemde yine TÜRSAB’ı eleştirerek, “TÜRSAB nerede” çıkışlarının kimseye bir faydası olmayacağını söylemeliyim.
Dönem, hamaset siyasetinin, dünü ve bugünü karşılaştırmanın, başarı ölçekleri koymanın dönemi olmamalı. Her acente taşın altına elini koymalı, çözüm üretilmesine katkı sağlamalıdır. Zaman TÜRSAB ve yönetim etrafında güç birliği yapma zamanıdır. Lütfen eleştiri ve duygularınızı paranteze alın!
Otelciler neden temkinli?
Koronovirüs ile savaşta sağlık çalışanlarının yaptığı özverili çalışmalar hepimizin takdirini kazanmış durumda. Toplum olarak her şekilde onların çalışmalarına katkı vermeliyiz.
Dün, Sağlık Bakanlığı’na destek olmak isteyen İstanbul Büyük Şehir Belediyesi (İBB), belli bir bütçe karşılığında sağlık çalışanlarının hastaneye yakın otellerde konaklamaları konusunda TÜROB’dan destek istediği ancak kısa adı TÜROB olan Türkiye Otelciler Birliği yöneticilerinin buna olumlu dönüş yapmadığı yönünde haberler okuduk. Oysa aynı anda The Marmara’nın Taksim İlk Yardım Hastanesi’ndeki sağlık çalışanlarına kapılarını nasıl açtığını da okuyarak memnun olmuştuk.
Keşke karantina süreci öğrencilerin kaldığı yurtlarda değil de hastanelere yakın olan boş otellerde yapılabilseydi. Hijyen koşulları, deneyimli ve üstün servis kültürü gelişmiş olan otellerimizin verdiği hizmet ile sağlık çalışanları görevlerine dinlenerek gitme fırsatı bulabilselerdi. Muhakkak dayanışma kültürünün en güzel örneklerinden biri olurdu.
TÜROB bunu kimsenin olumsuz etkilenmesine müsaade etmeyecek bir strateji ile hayata geçirebilirdi. Hatta ilk öneren de kendisi olabilirdi. Pandemi hastanelerine yakın elverişli oteller belirlenerek, isim bile vermeden bu katkı ortaya konabilirdi. Sağlık Bakanlığı sağlık çalışanlarının bulundukları bölgelerdeki kamu misafirhanelerinin kullanılacağını açıklasa da otelciler çalışanlara bu desteği verebilirdi. Bu teklifin başka bir yerden gelmesine gerek yoktu.
Korkulan enfekte olma olasılığı yüksek olan sağlık çalışanının otel personeline bunu bulaştırma riski mi yoksa bu teklifin İBB’den gelmesi mi? Birlik ve beraberliğe ihtiyacımızın olduğu bu dönemde TÜROB yöneticilerinin bu yaklaşıma neden sıcak bakmadıklarını anlamadık. Yazılı açıklamaları da tatmin etmedi. En basit konuda bile Ankara’ya gidip fotoğraf karelerini sosyal medyada paylaşmayı ihmal etmeyenler ülkenin sosyo-ekonomik koşullarını etkileyen bu süreçte daha aktif ve üretken olabilirler.
TÜROB Eski Başkanı Timur Bayındır, bir zamanlar yatak arzındaki kontrolsüz artışa işaret etmek için “İstanbul’da yeni yapılan otellerin kapılarını geniş yapın bir gün hastaneye dönüştürmek zorunda kalabilirsiniz” demişti. Umarız bu virüs bir an önce gider de tüm otelleri bu amaçla kullanmak zorunda kalmayız…
Not: Yazının sorumluluğu yazarına aittir. www.turizmajansi.com ile bağlantı kurulamaz; doğacak hukuki sonuçlardan site sorumlu değildir.
Yorumlar
Tarkan Akyüz
26 Mart 2020, Perşembe 10:39
Selim Akyıldız
26 Mart 2020, Perşembe 10:21
Tarkan Akyüz
26 Mart 2020, Perşembe 08:03
+ Yorum Yaz