Herkesin kabul ettiği bir gerçek var ki koronavirüs salgını en çok turizmi vurdu. Aslında bu salgına turizm sektörünün gelmiş geçmiş en büyük krizi diyebiliriz.
Öyle ki turizmin tüm sac ayakları ve 54 küsur o alt sektör yaşam savaşı veriyor. Turizmin dinamik ayağı seyahat acenteleri can çekişiyor, gelen iptal-iadeler ile boğuşuyor. Bir kısmı faaliyetlerine ara verdi, bir kısmı da çözüm arıyor, dik durmaya çalışıyor. Bu zor dönemde insan kaynağını korumaya çalışan tüm acentaları tebrik etmek lazım.
Bilindiği üzere, seyahat acenteleri tüketici yararına daha uygun fiyata tatil paketi üretebilmek için aylar öncesinden riske girer, uçak koltuğunu ve otel rezervasyonlarını hazırlar ve ön ödemelerini yapar. Yani aslında seyahat acentesi bir sistem kuruyor, tatilci için moderasyon yapıyor. Onun adına en uygun seyahat ürünü çıkartıyor ortaya. Popüler deyimle acente bu işin admini konumunda. Yatağı ve koltuğu alıyor, rehber ve transfer gibi diğer kollarla birleştiriyor ve stoklanamayan bir ürün yaratıyor. Yani satılan turun parası doğrudan seyahat acentesinin cebine girmiyor.
Seyahat acenteleri bir işletme, paket tur satarak giderlerini karşılıyor, istihdam yaratıyor, döngüyü sağlıyor. Satış kanallarına bariyer koyduğunuz zaman atar damarlarını durdurmuş oluyorsunuz.
Kriz öyle hızlı ve büyük geldi ki, öyle dünyayı bir anda sarmaladı ki, acenteler her gün iş yaptıkları tedarikçilerine bile ulaşamaz hale geldi. Acenteler hem yeni satış yapamıyor hem de erken rezervasyon ile sattığı ürünlerin parasını ödemek zorunda bırakılıyor.
Anlayacağınız tüketici ile acente baş başa kaldı. Aslında burada paket tur sözleşmesinde bir revizyon yapılması gerekliliği de ortaya çıktı. İşte böyle pandemi gibi mücbir sebep oluşturan durumlarda sözleşmenin tüketiciyi koruduğu ama acenteyi yapayalnız bıraktığı da ortaya çıktı.
Belki bu sözleşme eskinin koşullarında Ticaret Bakanlığı tarafından düzenlenmeliydi ama bugünkü koşullarda artık Turizm Bakanlığı müktesebatına girmelidir.
Acentelere gelen iptal/iade konusuna çözüm bulunmazsa birçok işini düzgün yapan acente kepenk indirebilir. Birçoğunun dayanacak sadece birkaç ayı var. Turizmin gelişmesinde, bugünkü seyahat hareketlerinin oluşmasında bu acentelerin büyük payı var. Siz yarın tüketicinin uygun fiyatlı tur almasını ve güvenilir seyahat etmesini istiyorsanız bugün bu acentaları korumalısınız!
İtalya, Fransa, Hollanda seyahat acentelerini koruyan kararlar aldı, alıyor. Almanya kupon modelini konuşuyor, Rusya’da erteleme gündemde. Yani tüm dünyada seyahat şirketleri korunuyor.
Bizde ise henüz yeterli somut adımlar atılmadı. Sayın Bakan’ın açıklamalarından böyle bir ışığın şimdilik olmadığı görülüyor. Sadece hemen her sektör için geçerli olan destek paketinden turizmin de yararlanabileceği noktalar var. Son okuduğumuz haberlerde ise bakanlığın incoming yapan acentelere dönük destek arayışı içinde olduğu yönünde. Umarız güzel adımlar atılır.
Peki kim ne yapabilir?
Biliyorsunuz İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu kentin turizmine katkı sağlaması, politikalarını ve stratejisini belirlemesi için içinde turizm profesyonellerinin de olduğu “İstanbul Turizm Platformu”nu kurdu. Aslında platformun start aldığı 18 Kasım 2019’da turizmin diğer paydaşları ile aynı salonda olan seyahat acenteleri ile buluşmuş hatta acenteler turizm taşımacılığında kullanılan 9+1 araçların yaşadığı yol güzergah belgesi sorununun çözümü için Başkan İmamoğlu’ndan destek istemişlerdi.
Turizm Platformu bir turizm çalıştayı da düzenledi ve burada bazı yol haritaları çıktı. Ancak yaşanan bu pandemi ile eksen ve önceliklerin değiştiği kanısındayım. Bu nedenle İBB yeni şeyler söylemeli. Elinde büyük bir fırsat var. Turizm pazarlamasını, destinasyon yönetimini bilen güçlü tur operatörleri ile çalışabilir. Sektörle sürdürülebilir ilişkilerin kalıcı temelleri atılabilir. Birçoğunun genel merkezi İstanbul’da. Kısa vadede çözüm bekleyen sorunlar var. Belediye onlara destek olabilir.
Şimdi diyeceksiniz ki kaç bin tane acente var İstanbul’da, belediye hangi biriyle proje üretsin? İBB iç pazarda risk alıp kendi paketini yapan ve en çok pax üreten, tamamen kendi insan kaynağı ve sermayesi ile hacim yaratan tur operatörleri ile çalışabilir. Büyük tur operatörleri ile proje üretmeleri onların kolları olan seyahat acentelerini de besleyecektir.
Mesela İstanbul’u İstanbul’da yaşayanlara gezdirebilir. İstanbul’da hala deniz görmemiş çocuklar, müze gezmemiş aileler var. İstanbul’un semtlerini ayrı birer destinasyon gibi pazarlama konusunda bu tur operatörlerinin global know how’larını kullanabilirler. Örneğin Sarıyer’de oturan yerli halka Fatih yerinde tanıtılabilir. Çekmeköy’de oturanlara Eyüp keşfi yaptırılabilir. Tüm bu turları da işte bu tur operatörleri hazırlayabilir. Rehberlere de bir iş kapısı açılır. Önce İstanbul’u İstanbulluya sonra İstanbul’u tüm Türkiye’ye gezdirebilir. Salgın sonrası da operasyonlar başlayabilir.
İBB turizm şirketlerine tur paketleri hazırlatıp paket başı şimdiden belli bir ücret ödeyerek onlara bugünden destek olabilir. Bu İBB’yi hem turizm yatırımcısı hem turizm emekçilerinin gözünde çok farklı bir noktaya getirebilir, sektörle temasta samimi bir bağ oluşturabilme şansı sağlayabilir. Sıkıntılı bir süreç geçiren seyahat acenteleri için de bir kaynak, bir umut olur.
Neden olmasın?
Not: Yazının sorumluluğu yazarına aittir. www.turizmajansi.com ile bağlantı kurulamaz; doğacak hukuki sonuçlardan site sorumlu değildir.
Yorumlar
Murat Baytaş
13 Nisan 2020, Pazartesi 01:02
+ Yorum Yaz