Bakanlık görevini devraldıktan sonra ilk resmi ziyaretini Antalya’ya yapan Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Ersoy turizmcilerle soru-cevap şeklinde süren verimli bir toplantıda çok önemli açıklamalar yaptı.
Sayın Bakanın sektöre ve dolayısıyla sektörel bakış açısına hâkim biri olduğunu biliyorduk da devletin turizm sektörüne olan bakış açısına bu kadar kısa sürede hâkim olacağını tahmin etmemiştik doğrusu. Hemen her konuda sorulan sorulara cevap verirken bakanlık olarak devletin o işe bakış açısını da katarak gerçekleri tek tek ortaya koydu.
Sayın bakan turizme dair çok önemli açıklamalar yaptı ve bakanlığın ajandasında bulunan eylem planlarını tek tek sıraladı.
Anlattıklarında benim için iki konu çok dikkat çekiciydi…
Birincisi, sektör olarak mas turizmde olağanüstü gelişme kaydettiğimiz ve artık bir üst kategoriye çıkmamız gerektiğinden bahsederek, artık “nitelikli turizm” dönemine geçilmesi gerektiğini söyledi.
İkincisi de turizm sektörünün güçlü STK’lar ile hükümetin fikirlerini değiştirecek ve sektörün istediği politikaları dikta edecek şekilde, yeniden yapılanması gerekliliğinin altını çizmesi, toplantının ezber bozan tarafıydı.
Kısaca, her platformda, söylemekten ve yazmaktan bıkmadığımız bu iki konu, toplantının en can alıcı noktaları oldu.
Sektör nitelikli turizm yapmaya hazır mı?
Bir taraftan 2016 ve 2017’de yaşadığımız krizden sonra 2018’de çok hızlı toparlandığımızı ve 2014 rakamlarını yakaladığımızı görüyoruz. Bu da hangi koşulda olursa olsun Türk turizm sektörü “mas turizm” dediğimiz konuda oldukça başarılı olduğunu gösteriyor.
Bugün kendimize rakip olarak gördüğümüz İspanya, 80 milyon turist sayısına ulaşınca turizmde artık “nitelik” dönemine geçilmesi gerektiğini oldukça yüksek sesle konuşmaya başladı. İspanya’da daha kaliteli ve daha nitelikli turizmin tartışıldığı bir ortamda bizim de bir şeyler yapmamızın kaçınılmaz olduğu görülüyor.
Yapılan istatistikler gösteriyor ki, İspanya ile Türkiye arasındaki turizm gelirleri istatistiğinde hayli farklar var. Örneğin, sadece Antalya’da 5 yıldızlı otel sayısı 405 iken bu sayı İspanya’nın toplamında 289 olarak gözüküyor. Böyle bir üstünlüğümüze rağmen kişi başı gelirde ülke olarak 682 dolar’dayken, İspanya 1310 dolarla bizden neredeyse iki katı daha fazla kişi başı gelire sahip olabiliyor.
Üstelik bizde “herşey dahil” sistemle hemen her şey fiyata dahilken İspanya’da öyle değil.
Bugün, Türk turizmi olarak geldiğimiz noktada artık sayılara bakmak yerine nitelik ve kaliteye bakmanın daha önemli olacağı aşikardır.
Sayın Bakan da bütün bunları görmüş olmalı ki Antalya’daki toplantıda sektör olarak toparlanma sürecinde olduğumuzu ve artık daha nitelikli turizm için çaba sarf etmemiz gerektiğini belirtiyor.
Kendisi, nitelikli turizm felsefesi fikrine uzak değil. Bundan birkaç sene öncesinden kendi şirketlerinde daha nitelikli bir turizm anlayışını başlatmış ve geçen süre içinde de oldukça başarılı olmuştur.
Ancak Antalya’daki toplantıda Sayın Bakan bunları konuşurken otelciler birliği başkanlarından birinin, sanki bakan nitelikten hiç bahsetmemiş gibi “bu yıl Antalya’da 14 milyon turiste koşuyoruz, önümüzdeki yıl 16 milyon turist hedefi koyalım” gibi cümleler sarf etmesi Sayın Bakanın turizmde devrim olabilecek “nitelikli turizm” felsefesinden çok uzak kaldı.
Turizm sektörü, nitelikten bahsedilen bir toplantıda, Antalya’ya gelecek olan 14 milyon turist ile bu yıl kişi başı 682 dolarlarda seyreden bir gelir hedefliyorsak, önümüzdeki yıl 16 milyon turist, ama kişi başı da 1000 dolar gelir hedefleyelim ve sonraki yıllarda bunu daha da arttıralım diyebilecek zihin açıklığına henüz kavuşmuş değil galiba. Niteliğe bakılmaksızın sadece kişi sayıları ile tatmin olmaya devam edilecek gibi gözüküyor.
Sektörden gelen bir bakanımızın olması avantaj mı?
Turizmden gelen bir bakanın sektörde bayram havası yarattığı bir gerçek. Sorunlarımızı bir çırpıda çözecek bir bakanın ümidiyle sektörde beklentiler çok fazla arttı. Oysa, Sayın Bakanın çekirdekten yetişme bir turizmci olması, her şeyi çözebileceği anlamı taşımıyor.
Sanırım Bakan da bu durumdan şikayetçi ki toplantıda üstüne basa basa dillendirdiği diğer önemli bir konuda, sektörün Ankara’da daha etkin olması için sıkı çalışması gerektiğiydi.
Bunun için her kafası esenin turizm birliği kurması yerine, bütün kesimleri kapsayan turizm birliklerinin oluşturulması ve hatta küçük ve etkisiz birliklerin birleşerek büyük bir sivil toplum kuruluşuna (STK) dönüşmesi gerekliliğini ortaya koydu. Böylesine büyük bir STK hem arkasındaki üye gücüyle, hem de sektör adına sürekli proje ve politikalar üretmesini hükümet nezdinde daha etkin olacağını söyledi. Hatta güçlü lobilerle hükümetlere istedikleri politikaları uygulatmanın ancak bu şekilde mümkün olabileceğini uzun uzun anlattı. Aslını ararsanız doğrusu da budur.
Yeni bakanımız Süpermen mi?
Sektörü bilen bakan da olsa, Süpermen değildir. Sayın Bakan Ankara’dan baktığında sektörün sorunlarını sektörün gücünü ortaya koyarak, bakanlık ve sektör el ele birlikte başarabileceklerini net bir şekilde görüyor.
Acaba sektör temsilcileri de görebilecek mi?
Sektörü bilen bir bakanla birlikte mecliste ve bakanlıklarda oluşturulacak lobilerle ve ele alınacak doğru projelerle sektör kendi sorunlarını çözebilir. Bunun için tüm sektör paydaşları olarak işimize ayırdığımız zaman kadar üye olduğumuz STK’lara da zaman ayırmalıyız. Kişisel beklentileri bir tarafa bırakarak sektörün ihtiyacı olan temel sorunları ortadan kaldıracak politikalar geliştirmeli ve bunu dosyalar halinde hükümete sunmalıyız. Sayın Bakan da burada devreye girerek, sektörün sorunlarını ve çözümlerini içeren bu raporları, gerek meclise ve gerekse bakanlar kuruluna taşıyarak sektörün ihtiyaçlarına karşılık verebilir. Ancak bu şekilde sektör olarak sorunlarımızı çözebiliriz.
Sektörden gelen bir bakanla birlikte Türk turizm sektörü olarak ayağımıza kadar gelen bir şans var artık. Çözüme çok yaklaştık, bu sefer başarabilir miyiz? Hep birlikte göreceğiz.
Not: Yazının sorumluluğu yazarına aittir. www.turizmajansi.com ile bağlantı kurulamaz; doğacak hukuki sonuçlardan site sorumlu değildir.
Yorumlar
Mehmet Güneli
13 Ağustos 2018, Pazartesi 10:14
+ Yorum Yaz