Yazarlar (Turizm Meclisi)

Kaybedenler kulübü

Hamit Kuk
Hamit Kuk
Passo Tour

TÜRSAB seçimleri yaklaşadursun safları sıklaştırma niyetindeki bazı muhalif gruplar birleşme çalışmalarına başlamışlar.

Görünen o ki çok fazla benzemezi bir araya getirmeye çalışıyorlar. Bu kadarını aynı çatı altına toplamak hiç akıllıca değil.

Zaten ilk günden bazı gruplar böyle bir birleşmenin içinde olmayacaklarını açıkça deklere ettiler,

Bence doğrusunu yaptılar.

Çünkü, bu birleşmenin aktörlerinden bir kısmı geçmiş dönemlerin kaybedenleri de ondan,

Defoları daha ilk toplantıda ortalığa saçılmaya başladı,

Şaibelere karışmış birtakım kişileri aralarına almışlar,

Ortaya koydukları net bir duruş yok, haliyle bir arpa boyu yürüyemezler.

Hele demeçlerini okuduğunuzda “bunlar milletle dalga mı geçiyor?” diye geçiriyorsunuz içinizden.

Hatta bir tanesi var ki tam bir ‘vesayet yönetimi’ anlayışı!

Yani ‘Yüksek istişare kurulu ne işe yarar?’ diye Google’a sorsalar böyle bir demeç vermezlerdi.

Neymiş efendim, yüksek istişare kurulu karar alacak, seçilen yönetim de uygulayacakmış.

Yani hiç kimseye karşı hiçbir sorumluluğu olmayan bu arkadaşlar, seçilecek yönetime ne yapmaları gerektiğini söyleyecek,

Herkese karşı sorumlu olarak seçilecek yönetimde tüm riski ve sorumluluğu alarak bunların talimatlarını uygulayacak öyle mi? Bu nasıl bir yönetim anlayışıdır?

Öte yandan bu hareket içinde yer alanlar arasında gerçekten iyi niyetle TÜRSAB’a ve üyelerine hizmet etmek isteyenler olduğunu görüyorum.

Bugüne kadar hiçbir şaibeye bulaşmamış, işinde başarılı, çevresinde sevilip sayılan bu meslektaşlarım günü geldiğinde TÜRSAB yönetimlerinde yer almaları çok faydalı olacaktır.

Haliyle bugün adeta kaybedenler kulübü görüntüsü veren bir oluşumun içinde yer alarak şanslarını heba etmelerini doğrusu hiç istemem.

Beni dinlerler mi bilmem ama onlara tavsiyem, yol yakınken geri dönmeleridir.

*

Birleşme çabasıyla bir araya gelenlerin arasına sızmış bir kısım var ki, bunların geçmişteki vukuatları hatırlandıkça insanın göğsüne bir karabasan oturuyor sanki!

Dava arkadaşlarını sıradan menfaatler için satan mı ararsın,

Meslektaşlarına en aşağılık iftiraları atan mı ararsın,

Kendi yaptığı rezillikleri başkaları yapmış gibi ortalıkta anlatan mı ararsın,

TÜRSAB takıntıları yüzünden ruh hastası gibi davranan mı ararsın,

Görev verildiğinde TÜRSAB’ın parasını, pulunu, itibarını kişisel zevk ve ihtiraslarına alet eden mi ararsın,

Bu kişilerde yalandan dolana, üçkağıttan manipülasyona, iftiradan hakarete, yani aklınıza ne gelirse var.

Olmayan şeyler ise utanma duygusu ve ahlak!

Allah muhafaza, TÜRSAB’da görev alsalar kurumu her türlü belaya bulaştıracak tipler bunlar.

İnsanın rüyasında bile görmek istemeyeceği türden bir karabasan gibiler!

Niyetinden şüphe edilmeyecek meslektaşlarımızın böyle kişilerle yola çıkmak bir yana, aynı fotoğraf karesinin içinde olmayı bile kendilerine zül saymalılar.

Bukalemun gibi güne ve güce göre renk değiştirenlerle aynı yolu yürümekten ar etmeliler,

Sırf daha kalabalık görünmek adına vasatın altına düşmemeliler.

*

Geçmişi şaibeyle dolu kişilerle birleşip yola çıkan bir muhalefeti TÜRSAB üyesi ciddiye almaz. Ciddiye alınmak istiyorlarsa birleşmekten daha fazlasını yapmalılar.

Mesela, yukarıda izah etmeye çalıştığımız ve aslından herkesin malumu toksik kişilerden kurtulmakla işe başlamalılar.

Daha sonra bazı konularda nasıl tavır sergileyeceklerini TÜRSAB camiasına anlatmalılar.

Bugün TÜRSAB’ı yönetmeye talip olan bu arkadaşlar, mevcut yönetime karşı ölçüsüzce muhalefet ederken söz konusu TÜRSAB’a yapılan saldırılar olunca neden net bir duruş sergileyememişler?

TÜRSAB’ı sevmeyen, gereksiz gören ve parçalayıp yok etmek isteyen birinden şefaat dilenmek veya saygı beklemek saflıktan öte bir durum değil midir?

Herkese eşit mesafede olması gereken bir bakanın makam gücüyle kişisel hesaplarını TÜRSAB yönetimi üzerinden 15 bin üyeye ciro etmesini nasıl engelleyecekler?

Delegelerin oylarıyla hiçbir tereddüde mahal bırakmayan farklarla seçilmiş TÜRSAB yönetimlerinin hiçbirine saygı duymayan bir bakan varken seçilmeleri halinde kendi yönetimlerine nasıl saygı duyulmasını sağlayacaklar?

Göreve gelirlerse TÜRSAB’ı her önüne gelen muktedire peşkeş mi çekecekler yoksa hakkını hukukunu korumak için direnecekler mi?

Eğer direneceklerse mevcut yönetimden farklı neler yapacaklar?

Sakın kimse saldıranları mazur görüp sadece TÜRSAB yönetimini suçlamak gibi iki yüzlü bir tutum sergilemesin.

Böyle samimiyetsiz tutum ve davranışlar TÜRSAB üyelerinin gözünden kaçmayacağı gibi seçim kazanmaya da yetmeyecektir.

Görüleceği üzere ister birleşerek ister ayrık olarak seçime katılan muhalefet adaylarının alması gereken çok yol var.

Sadece mevcut yönetimi eleştirmekle hiçbir yere varamazlar,

Doğru kişiler ve doğru söylemlerle yola çıkıp ayağı yere basan projelerle üyeyi ikna edecek adımlar atmalılar.

Aksi halde kaybedenler kulübünün üyesi olmaya devam ederler.

Yorumlar (0)