Birlik için birlikte kuralım

Handan Atamer Engin
Handan Atamer EnginKites Group CMO
02 Haziran 2025, 13:40

Yönetim Kuramcısı Peter Drucker der ki: “Bir yapıyı yanlış tasarlarsanız, iyi insanlar bile yanlış işler yapar.

Yani bazı yapılarda sorun kişilerde değil, kurgu¬dadır.

Kim gelirse gelsin aynı dar alanda, aynı sınırlar içinde hareket etmek zorunda kalır. Ve biz, yıllardır değişmeyen bu kurgunun içinde, değişimi hep aynı yöntemlerle aramaya devam ediyoruz.

Yıllar içinde TÜRSAB çatısı altında görev alan her yönetim, koşulların elverdiği ölçüde sektöre katkı sağlamaya çalıştı. Bugün de yönetimde yer alan meslektaşlarımız, büyük bir özveriyle bu görevi yerine getiriyor.

Ama ortada bir gerçek var: Yapının kendisi, bireylerin çabasını sınırlayan bir çerçeveye dönüşmüş durumda.

Çünkü bu sistem; iyi niyetli, çalışkan ve sektör için gecesini gündüzüne katan her yöneticiyi, bir süre sonra yoruyor, tüketiyor ve hedefinden uzaklaştırıyor. Ve biz dışarıdan sadece daha çok çalışsınlar diye bekliyoruz.

Oysa mesele daha çok çalışmak değil. Mesele, nasıl çalışıldığı.

Tüm sorumluluğun birkaç kişinin omuzuna yüklendiği, her taşın altına aynı ellerin girdiği bu yapıda ne sürdürülebilirlik var ne de stratejik yönetim.

Artık başka bir şeye ihtiyacımız var: Biz sadece başkan seçmeye değil, bir sistem kurmaya gelmeliyiz artık. Yani, bugünü değil, geleceği planlayan bir yapı inşa etmeliyiz.

Bugün çağdaş yönetim modellerinde başarıyı getiren en temel unsur; “merkezi kararları, uzmanlık temelli yapılara yayarak, yetkin kadroları sürece aktif şekilde dahil edebilmek.” Bilgi artık tek merkezde değil, tüm yapıya dağılmış durumda. Bu yüzden karar mekanizmaları da yukarıdan aşağı değil, çok katmanlı ve yatay bir biçimde çalışmalı.

TÜRSAB gibi geniş tabanlı ve çok sesli bir meslek birliğinde, iş yükünü paylaşan, uzmanlık bazlı çalışan ve birlikte çözüm üreten yapılara ihtiyaç var. Burada da devreye girmesi gereken en güçlü araç ise: İhtisas Başkanlıkları.

Ama bugünkü hâliyle değil.

Bir seminer düzenlemek ya da ara ara sektör temsilcileriyle bir araya gelmekten ibaret olan bu yapıların, gerçek bir **icra kurulu** disipliniyle yeniden tanımlanması gerekiyor.

Bu nasıl olur?

– Her İhtisas Başkanlığı kendi alanında *3 yıllık görev süreçleri için kısa-orta ve uzun vade için stratejik hedefler belirler.

– Bu hedeflere yönelik “çözüm grupları” yani alt komiteler kurar.

– Bu komitelerde sadece TÜRSAB üyeleri değil, akademisyenler, STK temsilcileri, teknoloji şirketleri ve sektörün gerçek saha profesyonelleri de yer alır.

– Her 3 ayda bir, çalışmaları raporlayan ve Yönetim Kurulu’na çözüm önerileri sunan bir sistem oluşturulur.

Bu sayede, Yönetim Kurulu da artık her işe yetişmeye çalışan bir yapı olmaktan çıkar, stratejik vizyon belirleyen, yol haritası çizen ve koordinasyon sağlayan bir merkez olur. Üstelik bu model sadece verimi artırmakla kalmaz, başka bir şeyi daha sağlar: Görevdeki yöneticilerin üzerindeki yükü insani ölçülere çeker.

Bugün, kendi işini sürdürürken bir yandan da birliğe hizmet etmeye çalışan meslektaşlarımız, fark yaratmaya çalışıyor. Ancak bu kadar çok başlık ve beklenti içinde tüm sorumluluğu birkaç kişiye yüklediğimizde, sistem yıpratıcı hâle geliyor. Bu iyi niyeti boşa çıkarmamak için artık yükü paylaşan ve ortak aklı devreye sokan bir modele ihtiyacımız var.

Tam da bu nedenle, seçilecek yeni yönetimin yalnızca görev süresini değil; yapıyı sürdürülebilir ve işlevsel hâle getirecek sistemsel bir dönüşümü de içeren bir çalışma programı sunması büyük önem taşıyor.

Ve gelelim şu çok konuşulmayan ama herkesin bildiği meseleye…

Her TÜRSAB üyesi başkan adayı olabilir, doğru. Ama gerçek şu ki: Bu işe kalkışmak ciddi bir zaman, enerji ve finansal fedakârlık istiyor. Sistemin yapısı, adaylığı teşvik eden değil, caydıran bir sistem. Bugün yalnızca iki belki de üç adayla genel kurula gidiliyor oluşunun nedeni bu. Oysa bu ülkede, bu sektörde, bu birlik içinde vizyoner, donanımlı, adanmış çok değerli meslektaşlarımız var. Ama onlar bu yapının içinde, kendine bir yol bulamıyor.

Eğer sistem, çok adaylı bir genel kurulu teşvik edecek şekilde yeniden tasarlanırsa; Eğer aidiyet, katılım ve liyakat temelli bir model inşa edilirse; O zaman oylarımızı tanıdıklarımıza değil, vizyonlar arasında seçim yaparak veririz. Genel kurullar, sadece sandık değil, aynı zamanda fikirlerin yarıştığı bir platforma dönüşür.

Arşive girip bulabilirsiniz; 28 Eylül 2022 tarihli yazımda “itina ile mesleğinin geleceğini ipotek edenler”den bahsetmiştim.

Bu yazıysa onun devamı…

Bu kez sistemi konuşuyoruz. Çünkü mesele artık kimin değil, nasıl yönettiği.

Ve şunu da artık yüksek sesle söylemek gerek: Sistemi değiştirmeden kişileri değiştirmek, sadece koltuk değiştirir; zihniyeti değil.

Üstelik, yalnızca eleştirip hiçbir çözüm üretmeyen, her sözü yüksek perdeden ama her önerisi boş kalanlara da bir not düşmek gerek: Sürekli kavga, sürekli suçlama, sürekli karalama… Ama ortada ne bir model var ne bir yol haritası, ne de üzerinde çalışılmış bir fikir.

Yıkmak kolay, kurmak ise zihin ister; bağırmak değil, akıl üretmek zamanıdır. Çünkü artık bu sektörün hamasete değil, hamleye ihtiyacı var.

O yüzden…

Turizmin geleceğini konuşmak istiyorsak, TÜRSAB’ın da geleceğe hazırlanması gerekiyor. Yoksa biz aynı şeyi tekrar tekrar yapar, farklı bir sonuç beklemeye devam ederiz…

Peter Drucker ile başladık madem, o zaman Sun Tzu ile bitirelim: Taktik, gürültüde ustalaşmıştır. Zafer ise sessiz planların eseridir.”


(*Turizm Ajansı’ndan, değişimi kişilere değil, yapıya yükleyen bir yazıyla bildiriyorum.*)

Not: Yazının sorumluluğu yazarına aittir. www.turizmajansi.com ile bağlantı kurulamaz; doğacak hukuki sonuçlardan site sorumlu değildir.
Yorumlar
H.Vehbi Yıldırım
04 Haziran 2025, Çarşamba 12:57
Sn. Atamer özellikle kendi sektörünüz ve ilgili kurum ve yapıyı mevcut ve olması gereken haliyle yapısal sorunları belirtmiş ve doğru tespitler yapmışsınız. Belirttiğiniz yapı ve çalışma aslında tüm sektörlerdeki kurum ve kuruluşlarda başta kamu olmak üzere geçerli. İnsanı tüketen değil, üreten bir yapının olması için tüm kurum ve kuruluşların çok gecikmiş olsa da topyekûn bir revizyona bakıma alınması gerekir. Aslında gerekliliğin çok ötesindeyiz, bile iyi ve doğru insan ki biz buna kamuda hep liyakatli insan deriz bu seçsek bile ilgili kurum ya da işletmede yapısal bir sıkıntı varsa bu yapıdaki insanları tüketir ve iş tutuş şekillerini bozar.. Bazen de sistem ve yapıyı sorgularken bir bakıyorsunuz başındaki yöneten kişinin çok uzun yıllardır aynı yerde olmasından kaynaklı olduğu da ortaya çıkıyor. Ülkemizin geleceğe hazırlanması için tüm kurumların siyaset ve eskimiş bakış ve yönetim ve yöntemlerden uzak yapılandırılması çok değerli..
Yorum için en fazla 1000 karakter girişi yapılabilir!
captcha