1949’da çıkarılan 5392 sayılı Basın Yayın Turizm Genel Müdürlüğü Kanunuyla birlikte ‘seyahat acentaları’ kavramı Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında yer almaya başlar. O süreçten itibaren Eylül 1972 tarihine kadar seyahat acentası ve turizm faaliyetleri kavramıyla ilgili birçok yasa ve yönetmelik yayınlanır.
1950’li yılların başından itibaren başta İstanbul, İzmir ve Ankara gibi büyük illerde faaliyet gösteren seyahat acentası sahipleri ülkemizin turizm potansiyelini geliştirmek gelecek nesillere daha iyi bir sektör bırakmak için birlikte çalışmaya karar verirler.
İlk önce örgütlü bir çalışma yapmak için bulundukları şehirlerde farklı isimler altında dernekler kurarlar. Daha sonra ülke genelinde bir birlik oluşturmak için 1618 sayılı yasanın çıkmasına kadar çalışırlar.
Turizmin emeklemeye başladığı o yıllarda acentacılık mesleğini yapmak arzusuyla yanıp tutuşan bir grup idealist insanın gösterdiği olağanüstü çaba ne kadar taktire şayan bir durum değil mi?
O dönemden bugüne bölünmüş bir birlik hayal edenler karşılaştırıldığında turizmdeki vizyonunun elli yıl öncesinin gerisinde kalması ne kadar acı.
*
50’li yılların Türkiye’sinde turizm ve seyahat acentacılığı yapan meslek büyüklerimiz müthiş bir vizyon örneği sergilenerek gelecek yıllarda ülke turizminin dünya turizm pazarında bir marka olmasını hayal etmiş belli ki.
Böyle bir başarıyı yakalamak için gelecek yılların vizyonuna uygun, özenle hazırlanmış bir yasaya ihtiyaç vardı. O günün kısıtlı ve zor olan koşullarında bıkmadan çaba gösterip 1618 sayılı yasanın çıkmasını sağlamakla kalmayıp aynı zamanda ‘birlik’ olmayı başarmışlardı.
Yürürlüğe giren 1618 sayılı kanunun birinci kısım tanım bölümünün ilk maddesinde; “Seyahat acentaları kâr amacıyla turistlere ulaştırma, konaklama, gezi, spor ve eğlence imkanları sağlayan onları turizmle ilgili bilgiler veren, bu konuya ilişkin tüm hizmetleri gören ve turizm ekonomisine ve genellikle ödemeler dengesine katkıda bulunan ticari kuruluşlardır” şeklinde tanımlıydı.
Bugün ülkemize gelen turistin yaklaşık yüzde 80’ının bir acenta organizasyonuyla geldiği gerçeğini düşündüğümüzde 1618 sayılı kanunun ‘seyahat acentası’ tanımlamasının ne kadar doğru yapıldığını göreceksiniz.
TÜRSAB’ın kurulduğu 1972 yılında Türkiye’ye gelen turist sayısı yaklaşık 1 milyon, turizm gelirimiz ise ancak 103 milyon dolar civarındaydı.
Geçen elli yıllık süreçte idealist ve bir o kadarda maceraperest olan meslektaşlarımız, önce Avrupa ülkelerinde sonrasında ise Rusya, BDT, Baltık ve Balkan ülkelerinde adeta bir surviver yarışının içine girerek ülkemize yolcu getirmeye başladılar.
Turizm sektörü bugün 50 milyon turist ve 50 milyar dolar kapasiteye ulaşarak dünya turizm pazarının en üst basamaklarına çıkmışsa eğer o günlerde atılan birlik ve beraberlik adımlarının sonucu olmuştur.
Türk turizm sektörünü dünya markası haline getiren bu sayılar sıradan sayılar değildir. Bu sayılarda 1950’li yıllardan itibaren tohumları atılan seyahat acentacılığı mesleğinin bir birlik adı altında nasıl evrilerek geliştiğinin hikayesidir.
*
1950’lerden bugüne geldiğimizde ise Kültür ve Turizm Bakanımız sayın Mehmet Nuri Ersoy eliyle hazırlanmakta olan yeni yasa taslağına, o yıllardan bize miras kalan 1618 sayılı yasanın ruhuna ve münhasır özelliklerine uygun olmayacak tarzda madde veya tanımlamalar sokulmaktadır.
TÜRSAB’ı birkaç farklı birlik adı altında bölmek için bakanlık döner sermayesi üzerinden maddi destekler sağlamak marifetiyle bazı dernek ve kişiler teşvik edilmektedir. Böylece Seyahat Acentaları Birliği meslek yasasının içi boşaltılmaktadır.
Türkiye’de birlik olmayı başaramamış birçok kurum ve kuruluş varken kurulma adımları yaklaşık 75 yıl öncesine dayanan TÜRSAB’ın birkaç parçaya bölünecek olması hangi turizm vizyonu ile açıklanacaktır?
Konaklama sektörü de dahil TÜRSAB’ı örnek alan diğer tüm meslek grupları birleşerek büyümeyi ve gelişmeyi hayal ederken 1618 sayılı yasanın içinin boşaltılması veya tamamen ortadan kaldırılması Türk turizm sektörünün elli yıllık başarı hikayesine gölge düşürmek değil midir?
*
Sil baştan yeni bir yasa hazırlamak yerine hazırlanışı ve misyonu itibariyle güçlü bir yasa olan 1618 sayılı yasanın birtakım düzenlemeler ve güncellemelerle daha iyi bir yapıya kavuşturulması Türkiye yüzyılı vizyonuna da uygun olacaktır.
Elli yıldan beri TÜRSAB çatısı altında turizm ekonomisine ve dış ödemeler dengesine katkı sağlayacak şekilde çalışan seyahat acentalarımız, ülkeye gelen her bir turiste sunulan hizmetler için elliden fazla iş kolunda istihdam ve üretim artışına vesile olurken aynı zamanda bu faaliyetleri düzenleyen ve kontrol eden tüm kamu kurum ve kuruluşlarıyla ilintili haldedir.
Büyüyen ve gelişen dünya turizm pazarında daha rekabetçi olmak ve Türkiye’nin turizmden alacağı payı arttırmak için başta ilgili bakanlıklar olmak üzere tüm kamu ve özel kurumlarla olan ilişkileri daha uyumlu hale getirecek hukuki düzenlenmelere ihtiyaç vardır.
Asıl yapılması gerekenler ortada dururken faydalı hiçbir gerekçeyle açıklanamayan TÜRSAB’ı bölme madde ve tanımlamalarıyla uğraşmak niye? Bunun yerine seyahat acentalarının sorunlarını çözecek şeyler üzerine odaklanmak gerekmez mi?
Gerçek sorunları görmezden gelerek yapılacak her türlü yasal değişiklik Türk turizm sektörünün gelecek vizyonuna hiçbir katkı sağlamayacaktır.
Not: Yazının sorumluluğu yazarına aittir. www.turizmajansi.com ile bağlantı kurulamaz; doğacak hukuki sonuçlardan site sorumlu değildir.
Yorumlar
Haydar Dursun
04 Şubat 2024, Pazar 06:03
+ Yorum Yaz