Almanya, artan güvenlik endişeleri ve düzensiz göçle mücadele gerekçesiyle kara sınırlarında kontrol önlemlerini genişletti. Polonya, Avusturya, İsviçre ve Çekya ile olan sınırlarında bir süredir uygulanan geçici kontroller, şimdi Almanya'nın diğer kara sınırlarını da kapsayacak şekilde genişletildi. En az altı ay sürecek bu denetimler, Almanya’nın iç siyasetteki baskılar ve güvenlik kaygıları nedeniyle aldığı bir önlem olarak öne çıkıyor. Alman İçişleri Bakanlığı'na göre, bu önlemler 'İslamcı terörizm ve ağır suçlarla mücadeleyi' hedefliyor.
Son dönemde Almanya’da yaşanan ve ülke genelinde yankı uyandıran bazı şiddet olayları bu kararın alınmasında etkili oldu. Solingen'de Ağustos ayında üç kişinin hayatını kaybettiği bıçaklı saldırı ve Münih'te bir kişinin ölümüne neden olan silahlı saldırı, güvenlik tehditlerine dair endişeleri artırdı. Bu olaylara karışan zanlıların yabancı kökenli ve terör örgütleriyle bağlantılı oldukları iddia ediliyor.
Ancak Almanya’nın bu hamlesi, Avrupa Birliği'nin en temel ilkelerinden biri olan serbest dolaşım hakkını tehdit ediyor ve tepki çekiyor. Schengen Bölgesi içindeki ülkeler, iç sınır kontrollerini yalnızca ciddi güvenlik tehditleri karşısında geçici olarak devreye sokabiliyor. Berlin'deki Alman Uluslararası ve Güvenlik İşleri Enstitüsü’nden Raphael Bossong, 'İç sınır kontrolleri yalnızca son çare olarak kullanılmalıdır' diyerek bu önlemin uzun vadede Schengen Bölgesi’nin temel işleyişini sarsabileceğini belirtiyor.
Schengen’in temel amacı neydi?
Schengen Bölgesi, 1985 yılında Lüksemburg’un Schengen kasabasında imzalanan anlaşma ile hayata geçti. Bu anlaşmanın amacı, Avrupa’da iç sınırları kaldırarak insan ve mal hareketliliğini serbest hale getirmekti. Başlangıçta beş ülkenin – Fransa, Almanya, Hollanda, Lüksemburg ve Belçika – imzaladığı bu anlaşma, zamanla genişleyerek 27 ülkeyi kapsayan bir yapı haline geldi. Schengen Bölgesi, sadece Avrupa Birliği üyesi ülkeleri değil, Norveç gibi AB üyesi olmayan ülkeleri de kapsıyor.
Schengen, AB'nin sınırlar arası işbirliği ve entegrasyon çabalarının simgesi haline geldi. Brüksel merkezli düşünce kuruluşu Avrupa Politika Çalışmaları Merkezi’nden Sergio Carrera, 'Avrupa Birliği’nin temel kimliği, iç sınır kontrolleri olmadan serbest dolaşım sağlama üzerine kuruludur' diyerek Schengen’in Avrupa Birliği’nin temel taşlarından biri olduğunu vurguluyor.
Serbest dolaşım ve güvenlik arasında denge
Schengen Bölgesi, 'Schengen Acquis' olarak bilinen ve sınır yönetimini düzenleyen yasalar çerçevesinde işliyor. Bu yasal düzenlemeler, üye ülkelerin güvenlik gerekçeleriyle iç sınır kontrollerini nasıl ve ne zaman devreye sokabileceklerini belirliyor. Almanya gibi ülkeler, terör tehdidi ve sınır aşan suçlarla mücadele için geçici sınır kontrollerine başvurabilirken, bu önlemler her seferinde AB’nin serbest dolaşım vaadini sorgulamaya açıyor.
Almanya’nın aldığı bu karar, Avrupa’da yükselen aşırı sağ ve göç karşıtı politikaların bir yansıması olarak da değerlendiriliyor. Ülkedeki siyasi baskılar ve toplumsal kaygılar, hükümetin daha sıkı sınır önlemlerine başvurmasına yol açarken, bu adım AB içinde ciddi tartışmalara neden oldu. Schengen’in geleceği, göç ve güvenlik meseleleri arasında bir denge bulmak zorunda kalacak gibi görünüyor.
Almanya’nın aldığı bu karar, sadece ülke sınırlarında değil, Avrupa genelinde Schengen Bölgesi’nin sürdürülebilirliği konusunda yeni soru işaretleri doğuruyor. Göç ve güvenlik tehditleri karşısında alınan önlemler, AB’nin temel değerleriyle ne kadar uyumlu olacak ve Schengen’in sağladığı serbest dolaşım ne kadar korunabilecek? Bu sorular, Avrupa’nın geleceği üzerinde ciddi etkiler yaratacak.
Yorumlar
Hati
21 Eylül 2024, Cumartesi 11:02
+ Yorum Yaz