İlk çağlardan beri, önce yaşamsal faaliyetleri devam ettirmek için yapılan turizm faaliyeti, devamında tekerleğin icadıyla hız kazanmıştır. Eski Mısır’da piramitleri ve tapınakların ziyaretleri ile gelişen turizm, M.Ö 776’da Eski Yunan’da Olimpiyat oyunları ile çeşitlenmiştir. 1758'de Cox&The Kings’in kuruluşu ile de seyahat acenteliğinin hayata gelmesiyle kök salmıştır.
Bu nedenle dünyanın en eski iki mesleğinden biridir turizm ve insanların seyahat etme arzusu da gelişerek, ama büyük bir tutkuyla devam etmiştir hep.
Mevcut durumda ilk ve en çok etkilenen, hatta kimilerine göre yok olma tehlikesindeki mesleklerden biridir.
Oysa, bugün kafasını bir süreliğine fabrika ayarlarına döndürmeyi başaran, akıl sağlığını yerinde tutabilen ve de yeni dünya düzenine adapte olabilecek projeler üretebilenlerle turizm ve seyahat acenteliği var olmaya devam edecektir.
Ama, sular durulduğunda, kartların yeniden dağıtılacağı ve rollerin değişeceği kesin.
Artık salt parası olanın güçlü olduğu değil, bilakis projesi olanın ve gerçekten ürünü “hizmet” olanın var olacağı, yeni dünya düzeni geliyor.
Bu yeni düzende hizmet sektörü gerçek değerini ise ruhundaki amatör heyecanını kaybetmemiş profesyonel oyuncularla bulacak. Artık turizmi salt ticaret olarak görenlerle değil, mesleği olarak görenlerle kurgulanacak.
Daha çok nasıl kazanırımdan öte, sürdürülebilir ve çevre odaklı ürünleri üretmeye kafa yoracağız.
Müşteri odaklı değil, ürün çeşitliğine odaklı üreteceğiz.
Fiyat/kar odaklı değil hizmet/kalite odaklı islere yoğunlaşacağız.
Zira, sistem artık onu yok eden her şeye karşı kendini savunmaya geçti. Bu andan itibaren kimse şimdiye kadar sürdürdüğü bencil, adaletsiz ve yok edici hareketlerin içinde olamayacak.
Tam da bu sebeple belki koca koca gemilerle denizin üzerinde de olsan denizden uzak yolculuklar yerine, denizin kokusunu içine çekebileceğimiz dalgaları yüzümüzde hissedebileceğimiz yelkenlilerle seyahatleri planlayıp sunacağız.
Artık tüketen değil üreten veya üretime katkıda bulunan seyahatleri paketleyeceğiz. Belki bu anlamda en çok önem verdiğim agro-turizm çok ön plana çıkacak diye düşünüyorum.
Gastronomi turizmi kesinlikle sadece yeme-içme algısından çıkacak ve yemeğin organik yapısına kadar ve o yemeğin felsefesine kadar giden bir yolculuğa dönüşecek.
Bu örnekler; yazımı heyecanla yazarken ilk aklıma gelenler. Sizler elbette bunlara pek çok eklemeler yapabilirsiniz.
Yaşamın en keyifli yolculuğum olduğuna ve bu yolculuğun da en keyifli gezgini olduğuma inanmış bir turizmci olarak, bugüne dek bildiğim her şeyi unutup yepyeni bir maceraya çıkıyor gibiyim aslında. Bilinmeze giden endişeli bir his olsa da ben gene o yolculuğun keyfini sürmeye yeni yerleri keşfetmeye hazırım. Bu sefer tek fark; her şeyi yeniden öğrenmeye hazır olarak bu yolculuğa çıkıyor olmam.
Kim bilir belki bu keyifli yolculuktaki molalarda sizlerle de birlikte oluruz.
Not: Yazının sorumluluğu yazarına aittir. www.turizmajansi.com ile bağlantı kurulamaz; doğacak hukuki sonuçlardan site sorumlu değildir.
Yorumlar
Hasan Tekeli
09 Mayıs 2020, Cumartesi 02:32
Hüseyin KURTOĞULLARI
31 Mart 2020, Salı 08:27
Hüseyin Bölük
19 Mart 2020, Perşembe 09:21
+ Yorum Yaz