Viraja girerken…

Handan Atamer Engin
Handan Atamer EnginKites Group CMO
03 Mart 2020, 23:06

Kötü günler herkes gibi beni de derinden etkiliyor. Elbette insanız ve yaşanan her olumlu an bize nasıl kendimizi iyi hissettiriyorsa, kötü anlar da insanın enerjisini düşürüyor. Çalışma isteğini öldürüyor; umutlarını yok ediyor...

Hepiniz gibi ben de kendime göre pek çok olay yaşıyorum. Birçoğu da ortak yaşadığımız olaylar.

İşimiz gücümüz etkileniyor, gelecek endişesi yüreğimizi burkuyor. En yakın ailemizden başlayarak tüm ilişkilerimizi derinden etkiliyor.

Çaresizlik hissi ise en zoru…

Uzun zaman önce kendime göre çok ama çok ciddi bir kriz ortamında iken ve her şey bu sefer bitti, bu son nokta dediğim bir andı. Eve geldim yorganın altına attım kendimi korunmak için. O kuştüyü yorgan sanki beni çelik bir zırh gibi koruyacak sandım. Uyumadan önce hatırladığım tek şey, “Allah’ım yardım et” cümlesiydi. Derin bir uykunun ardından gözümü açtığımda beynim sakinlemişti adeta. İç sesimi dinlerim hep. Bu sefer bana söylenip duruyordu: Sen şimdi devekuşu gibi saklan bütün her şeyden. Gözlerin kapalı, sisli bir havada 160 km hızla virajlı bir yolda otomobil kullanıyorsun şu anda...

Evet aynen öyle, iç sesim beni bildiğiniz fırçalıyordu. Ben de kaptırmış bulundum ortama ve sordum bu sefer “Madem bu kadar biliyorsun her şeyi, söyle bakalım napayım. Otomobili kenara çekip durayım mı sis dağılana kadar? Ben de onu yaptım işte…” Dedi ki bi sakinleş. Vitesi düşür. Sis farlarını yak. Ve hızını da yavaşlatarak o yolun üzerinde neler var bakınarak yolculuğun keyfini çıkart. O zorlu havadan, her an bir virajdan uçuruma fırlayacak şekilde gittiğin tehlikeli yolculuğu, keyifli bir keşif yolculuğuna çevir... Bak bakalım o yolda senden başkaları da var mı? Belki bir molada kahve içerken birbirinize yol maceralarınızı anlatır, birbirinize rehber ve destek olursunuz.

Sonra ben bir silkelenip kendime geldim ve o gün bugündür, o virajlı yolun keyifli anlarını yakalamaya uğraşıyorum.

Veee tam bitiyor derken gene bir viraj sonrası bir başka olayla karşılaşıyorum, ama kendimi o yorganın altına atmıyorum artık.

Yeniden hepimizin lanet okuduğu bir yıla girdik. Başımıza gelmeyen bir uzaylı istilası ve zombi salgını kaldı deyip duruyorum sürekli. Ama gülerek. Sosyal medyadaki yayınlarıma bakıp, sanmayın ki işler yolunda. Sanmayın ki sizin problemlerinizi yaşamıyorum. Dibine kadar bende yaşıyorum ve en kötüsü de yarın nelere gebe bilmiyoruz.

Tam gene bu duygu ve düşüncelerle boğuşurken kafamda; bi yandan da yorgan beni bezdirmek için göz kırparken, yaptığı işleri hayranlıkla takip ettiğim sevgili meslektaşım Atilla Tuna’dan enfes bir yazı geldi. Saraybosna’da 20.yy ortasında yaşanan o feci dram günlerine atıfta bulunmuş.

İznini alarak yazısından satırları paylaşmak istiyorum sizlerle.

Merhabalar,

Bir yandan Corona virüsü, diğer yandan içimizi parçalayan şehit haberleri ve ülkemizi tehdit eden gelişmeler gündemimize oturdu.

Üzerimizde bir karamsarlık havası var. Klasik müzik konserleri, tiyatrolar, hatta çocuklara yönelik yapılan hikaye okuma etkinlikleri dahi iptal ediliyor. Tüm yaşantımızı dondurmak bir çare midir? Çok değil, bundan 25 yıl önce Bosna’da yıkıcı bir savaş yaşandı. Kuşatma altında yaşayan Saraybosna’da her gün yüzlerce insan hayatını kaybediyorken, havan topları havadan düşüyorken dahi ne tiyatro, ne klasik müzik konserleri ne de edebi etkinlikler 4 yıl süren savaş boyunca iptal edilmedi. Umudu kaybetmeyelim, yaşama sıkıca sarılalım, bizi ümitsizlik sarmalına itenlere inat üretmeye devam edelim-çünkü gelecek kuşaklara borcumuz ve sorumluluklarımız var. Bizim işimiz ve üretme sorumluluğumuz turizmle ilgili.

Umudunu kaybetmek istemeyenleri, nefes almak isteyenleri, güç toplamak isteyenleri gezdirmeye devam edeceğiz…

Çünkü öncelikle, sürdürülebilirlik anlamında ekibimize karşı; sonra ailelerimize karşı; sonra da üreterek vergi ödediğimiz ülkemize karşı sorumluluğumuz var…

Çok daha güzel günlerde birlikte, bir arada olabilme dileklerimle..

Yüreğim kanıyor dediğim bir anda gene silkelenmem, bir an kapattığım gözlerimi açıp, virajdan savrulmadan yolun ve yolculuğun keyfini çıkarmama vesile olduğun için kocaman teşekkürler sevgili Atilla.

Son söz: En çaresiz olduğunuzu hissettiğiniz anlarda dahi, umudunuzu yitirmediğinizde virajlardan savrulmadan çıkmayı başarabildiğiniz gibi dimdik ayakta durarak yeni maceralara atılmaya hazır olursunuz... Unutmayın ki her yeni doğan bebek, Yaradanın bizlerden umudunu kesmediğinin bir işaretidir.

Not: Yazının sorumluluğu yazarına aittir. www.turizmajansi.com ile bağlantı kurulamaz; doğacak hukuki sonuçlardan site sorumlu değildir.
Yorumlar
MUSTAFA ŞENTÜRK
14 Nisan 2020, Salı 12:30
Handan Hanım, kendine has uslubuyla yazdığı yazılarıyla, şu zor günlerimizde Bizlere umut veriyor, enerjimizi tazeliyor. İnşallah bu günleri de atlatacağız. Tek endişem, personelimi işten çıkartmadan krizi atlatabilmek. Şu an bir hastane odasında hastalıkla mücadele etmediğimize; salgının çok fazla büyümediğine şükrediyoruz. Herkese kolaylıklar diliyorum.
Serpil gürsoy
04 Mart 2020, Çarşamba 08:24
Handancım çok doğru herkes işini yapıyor yaşamak için para kazanmak kazanmak içinde çalışmak lazımİçimiz kan ağlasa bile
 
  Yorum için en fazla 1000 karakter girişi yapılabilir!
captcha