TÜRSAB: Sivil toplum kuruluşu mu, kamu kurumu niteliğinde bir meslek örgütü mü?

Ali Çavdar
Ali Çavdar Ticari Turlar Seyahat Acentası
16 Eylül 2024, 23:16

Kültür ve Turizm Bakanı'nın "TÜRSAB'a üyelik zorunlu olmasaydı, kimse üye olmazdı." şeklindeki açıklaması, Türkiye' deki sivil toplum kuruluşları (STK) ve meslek örgütleri arasındaki farkı bir kez daha gündeme getirdi. Bu açıklama, TÜRSAB’ın yapısının tam anlamıyla anlaşılmadığını ve Bakanın TÜRSAB'ı bir STK gibi değerlendirdiğini düşündürmektedir. Ancak, 1618 sayılı Seyahat Acentaları ve Seyahat Acentaları Birliği Kanunu incelendiğinde, TÜRSAB’ın aslında bir meslek örgütü olduğu, devlete bağlı faaliyet gösterdiği ve bu nedenle bir STK olarak nitelendirilemeyeceği ortaya çıkmaktadır.

STK tanımı ve TÜRSAB'ın yapısı

Sivil toplum kuruluşları, gönüllülük esasına dayalı olarak oluşturulan, toplumsal faydayı gözeten yapılar olarak tanımlanır. Bir STK'nın en önemli özelliklerinden biri, bağımsız olması ve üyelerinin gönüllü olarak katılım göstermesidir. Ancak TÜRSAB, bu kriterlere uymamaktadır. TÜRSAB, 1618 sayılı Kanun ile kurulmuş bir meslek örgütü dür ve üyelik zorunludur. TÜRSAB'a üye olmak isteyen seyahat acentaları, devletten izin almak ve Bakanlık tarafından verilen işletme belgelerine sahip olmak zorundadır. Bu yapı, TÜRSAB'ın gönüllülük esasına dayalı bir kuruluş olmadığını, aksine devlete bağlı bir meslek örgütü olduğunu gösterir.

TÜRSAB'ın Kültür ve Turizm Bakanlığı'na bağlılığı

TÜRSAB'ın statüsü, Kültür ve Turizm Bakanlığı ile olan yakın ilişkisi üzerinden net bir şekilde ortaya konulabilir. TÜRSAB’ın faaliyetleri Bakanlık tarafından denetlenir ve yönetilir. Sözgelimi, seyahat acentelerinin faaliyet gösterebilmesi için Bakanlıktan işletme belgesi almaları zorunludur (Madde 4). Bu belgelerin verilmesi, denetlenmesi ve gerektiğinde iptal edilmesi tamamen Bakanlığın yetkisi altındadır. Ayrıca, Bakanlık, TÜRSAB'ın denetlenmesi ve faaliyetlerinin gözetilmesinde geniş yetkilere sahiptir. Kanunun 24. maddesine göre, Bakanlık müfettişleri, uzman denetçiler ve diğer yetkililer, TÜRSAB ve seyahat acentalarını denetleme hakkına sahiptir. Bu denetimler, TÜRSAB’ın bağımsız bir yapı olmadığını ve devletin denetiminde faaliyet gösterdiğini kanıtlar niteliktedir.

TÜRSAB neden bir STK olamaz?

TÜRSAB’ın STK tanımına uymamasının birkaç temel sebebi vardır:

1.Zorunlu üyelik: STK'larda üyelik gönüllülük esasına dayanır. Ancak TÜRSAB’a üye olmak, Türkiye’de faaliyet göstermek isteyen seyahat acentaları için zorunludur.

2.Devlete bağımlılık: TÜRSAB, Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından denetlenir ve yönetilir. STK'lar, faaliyetlerini devlet müdahalesi olmadan fakat kanunlar çerçevesinde sürdürebilmelidir. TÜRSAB ise bu şartları karşılamamaktadır.

3.Meslek örgütü fonksiyonu: Meslek Örgütü Fonksiyonu: TÜRSAB, seyahat acentalarının mesleki standartlarını belirleyen ve bu standartlara uymayı zorunlu kılan bir meslek örgütüdür. Bu bağlamda, TÜRSAB’ın işlevi, yalnızca üyelerinin menfaatlerini korumak değil, aynı zamanda meslek grubunun devlet tarafından belirlenen düzenlemelere uygun olarak faaliyet göstermesini sağlamaktır. TÜRSAB, üyelerini devletin belirlediği kurallara uymak zorunda bırakırken, esas olarak kamu yararını ve otoriteyi korumaya yönelik çalışır. Buna karşın, STK'ların önceliği, üyelerinin menfaatini gözetmek ve bunu devletin veya otoritenin belirlediği sınırlar içinde yapmaya çalışmaktır. STK'lar, genellikle bağımsız hareket ederek üyelerinin çıkarlarını korumaya odaklanırken, meslek örgütleri daha çok düzenleyici ve uyum sağlayıcı bir rol üstlenir.Cezai yaptırımlar: TÜRSAB, üyelerine cezai yaptırımlar ve denetim uygulama yetkisine sahiptir. Meslek örgütü olarak seyahat acentalarına yönelik çeşitli idari cezalar kesebilir. STK'lar ise böyle bir yaptırım gücüne sahip değildir.

1980 askeri darbesi sonrası Türkiye’de STK kavramı

Türkiye’de STK kavramı, 1980 askeri darbesi sonrasında büyük ölçüde değişime uğramıştır. 1980 darbesi ile STK’lar üzerinde ciddi baskılar kurulmuş, birçok sivil toplum kuruluşu kapatılmış veya faaliyetleri kısıtlanmıştır. Darbe sonrası yürürlüğe giren 1982 Anayasası ile STK'lar üzerindeki denetim artmış ve bu kuruluşların bağımsız hareket etme yetenekleri sınırlanmıştır. Bu süreçte, devlet kontrolünde olan veya devlete yakın duran yapılar ayakta kalmış, bağımsız ve muhalif STK’lar ise ciddi baskılarla karşılaşmıştır. Türkiye’de STK kavramı, küresel anlamdaki bağımsızlık ve gönüllülük esasına dayanan tanımından sapmış ve devlete yakın meslek örgütleri bile STK gibi algılanır hale gelmiştir. Bu durum, demokratik çevrelerde bile kavramsal yanılgılara yol açmaktadır.

STK kavramının belleklerden silinmesi

Bugün Türkiye’de STK tanımında yaygın bir kavramsal karmaşa yaşanmaktadır. Bakanın bile TÜRSAB’ı STK olarak değerlendirmesi, bu kavramsal yanılgının bir göstergesidir. TÜRSAB, sivil toplumun demokratik bir parçası gibi lanse edilse de gerçekte bir devlet denetimindeki meslek örgütü olarak faaliyet göstermektedir. Demokratik çevrelerde bile STK’ların bağımsız ve gönüllülüğe dayalı yapılar olması gerektiği konusunda yeterince farkındalık olmadığı açıktır. Türkiye'de sivil toplum kuruluşu denildiğinde, kimi zaman devletle iç içe geçmiş, bağımsızlıktan uzak yapılar akla gelmektedir.

Demem o ki,

TÜRSAB, 1618 sayılı Seyahat Acentaları ve Seyahat Acentaları Birliği Kanunu ile kurulan ve Kültür ve Turizm Bakanlığı’na bağlı olarak faaliyet gösteren bir meslek örgütüdür. Zorunlu üyelik, devlete bağlı denetim mekanizmaları ve mesleki düzenleyici fonksiyonlarıyla, TÜRSAB’ın bir sivil toplum kuruluşu olarak değerlendirilmesi mümkün değildir. Bakanın TÜRSAB'a yönelik açıklamaları, Türkiye’de STK kavramının tam olarak anlaşılamadığını ve bu kavramın zamanla nasıl yozlaştığını göstermektedir. 1980 askeri darbesi sonrası Türkiye’de STK’ların bağımsız hareket etme kapasiteleri zayıflatılmış ve meslek örgütleri dahi STK gibi algılanır hale gelmiştir. Sivil toplumun doğru anlaşılması ve devlet kontrolünden bağımsız olarak işleyebilmesi, demokratik süreçlerin sağlıklı işleyişi için hayati öneme sahiptir.

Not: Yazının sorumluluğu yazarına aittir. www.turizmajansi.com ile bağlantı kurulamaz; doğacak hukuki sonuçlardan site sorumlu değildir.
Yorumlar
İlker Ünsever
17 Eylül 2024, Salı 04:50
Bakanımızın hukuki konulardaki eksikliği karşısında Ali Çavdar'ın hukukçu olmamasına karşın çok yerinde tespitine bakınca bu sektördeki para/bilgi ilişkisinin tuhaflığına 30 yıldır şaşırıyorum. Bu sektör dunning- kruger sendromu için şahane bir deney alanı, sosyoloji çalışanların keşfetmeni bekliyorum
Hüseyin Ak
17 Eylül 2024, Salı 09:44
Başkanına şirin görünmeye çalışan ısmarlama kalemşörlük kokan kopyala yapıştır yazısı için bu delikanlıyı tebrik ederim
Yorum için en fazla 1000 karakter girişi yapılabilir!
captcha