Yazarlar (Turizm Meclisi)

Turizmin görünmeyen borç defteri: sektörün çaresizliği

Handan Atamer Engin
Handan Atamer Engin
Kites Group CMO

CHP’li Türker Ateş “turizmdeki gerileme cari açığı artırır” demiş. Oysa bu sektör artık turist değil, nefes bile alamaz halde; borç defterinin sayfaları arasında oksijen arıyor. 

Türkiye turizmi bugün rekor turist sayılarından, doluluk oranlarından bahsediyor olabilir. Ama şunu sormak istiyorum: Turizm gelirleri artarken, neden kredi borçları da artıyor? Kimilerine göre Türkiye turizmi rekor kırıyor; oysa masanın altındaki borç defteri giderek kabarıyor. Bunu ben değil, BDDK verileri söylüyor:

2025 ilk çeyreğinde sektörün bankalara toplam kredi borcu 521 milyar TL. Bunun 418 milyar TL’si otellere ait. Takipteki krediler ise 5,8 milyar TL’ye dayanmış durumda. Döviz bazında bu borç, 14,5 milyar USD. ON DÖRT BUÇUK MİLYAR AMERİKAN DOLARI. Bu rakamın büyüklüğünü anlamak için: TÜİK ve Turizm Bakanlığı verilerine bi bakalım; 2024’te Türkiye’ye gelen 6,71 milyon Rus turistin toplam harcaması 6,52 milyar USD. Aynı yıl yurt dışına çıkan 11,39 milyon Türk vatandaşının toplam harcaması 7,74 milyar USD. Yani, Türk turizminin borcu, Rus turistlerin ve yurt dışına çıkan Türklerin tüm harcamalarından fazla.

Haziran sonu itibarıyla Antalya başta olmak üzere Ege ve Akdeniz’de Nisan-Mayıs doluluk oranları beklentinin altında kaldı. Almanya ve İngiltere pazarlarındaki düşüş, Rusya ve BDT pazarlarındaki harcama azlığıyla birleşince, bu sezon oteller için nefes alma değil, günü kurtarma sezonu oldu.

Bu Gidişat Nereye Götürür?

Oteller temerrüde düşer, ipotekli gayrimenkuller bankalara geçer, zincirlerin el değiştirmesi hızlanır. Bölgesel işsizlik artar, sahil kasabalarında sosyal kırılganlık derinleşir, genç işsizliği ve mevsimlik göç yükselir.

Hizmet kalitesi düşer, personel azaltılır, Tripadvisor yorumları kötüleşir, itibar zedelenir. Ülke markası zarar görür. Türkiye, “uygun fiyatlı ama kaliteli” algısını yitirip “ucuz ve vasat” kategorisine düşerse, sadece bugünü değil, gelecek 5-10 yılı kaybeder. Sonuçta; seyahat acenteleri, DMC’ler ve tüm tedarikçiler domino etkisiyle zarar görür.

Çözüm Nerede?

Sektör pansumanlarla değil, yeni bir finansman modeliyle ayağa kalkabilir. Hazine ve Maliye Bakanlığı koordinasyonunda bankalarla, turizme özel bir yeniden yapılandırma programı hazırlanabilir mesela.

Ekonomistler, sektörün klasik krediler dışında; Turizm Tahvilleri, Varlığa Dayalı Menkul Kıymetler, Turizm GYO’ları gibi yeni enstrümanlara ihtiyacı olduğunu söylüyor. Uluslararası fonların sektöre yatırım iştahı da mutlaka artırılmalı.

Diğer kritik nokta ise destinasyon yönetimi. Bugün TGA tüm yetkiyi elinde tutsa da, merkezi kararlar sahadaki gerçeklere dokunmuyor. Yerel paydaşların, belediyelerin, turizm profesyonellerinin ve STK’ların birlikte söz sahibi olduğu, katılımcı ve çoğulcu bir model kaçınılmaz. Çünkü turizm, Ankara’daki ofislerden değil; sokakta, sahilde, çarşıda inşa edilir.

Enerji maliyetleri de sektörün kamburu. Yeşil enerji dönüşümü desteklenmeli; güneş paneli yatırımlarına KDV muafiyeti, yeşil krediler ve hibeler sunulmalı. Bu hem maliyetleri düşürür hem de Türkiye’yi global pazarda sürdürülebilir destinasyon kimliğiyle öne çıkarır.

Seyahat Acentelerine Düşen Ne?

Evet, sektörü borçtan kurtaracak sihirli kalem bizde değil. Ama hikayeyi yeniden yazacak cesaret bizde. Tur operatörleri artık sadece otel ya da koltuk satmakla yetinmemeli. Turizm, bir ülkenin hikayesini dünyaya anlatmak demektir.

Pazar çeşitlendirmesini klişe söylemlerden çıkarıp gerçeğe dönüştürmeliyiz. “Yeni pazarlar” demek kolay; ama Latin Amerika için İspanyolca bilen ekip kurmak, Güneydoğu Asya için oradaki DMC’lerle ortak tanıtım bütçesi ayırmak cesaret ister.

7 gece her şey dahil” satmak yerine; mesela Safranbolu’da yöresel yemek atölyeleri, Kapadokya’da balon turunu şarap bağlarıyla, Side-Aspendos turunu Termessos’ta felsefe yürüyüşleriyle birleştirmeliyiz. Çünkü asıl katma değer, turistin kalbinde bıraktığımız izdir.

Ve dijitalleşme… Sadece reels paylaşmak değil; Hangi ülkenin hangi ürüne tepki verdiğini, hangi segmentin ne zaman tatil aldığını, hangi tonda konuşmamız gerektiğini **veriye dayalı olarak bilmek zorundayız. Çünkü pazarlama ezberleri değil, verileri kazandırır.

Hep anlatmaya çalışıyorum; turizm sadece konaklama değil, güven, istikrar ve hikaye satar. Ama hiçbir hikaye, faiz ve borç yükü altında ezilen bir sektörün çığlıklarını bastıramaz.

Bu borç defterinin sayfaları arasında dolaşırken, İstanbul’dan bildiriyorum.

 

Yorumlar (0)