Turizmde Voltranı oluşturma felsefesi
19 Mart’ta yazdığım bir yazımda aynen şu cümleleri kurmuşum.
“Bu yeni düzende hizmet sektörü gerçek değerini ise ruhundaki amatör heyecanını kaybetmemiş profesyonel oyuncularla bulacak. Artık turizmi salt ticaret olarak görenlerle değil, mesleği olarak görenlerle kurgulanacak.”
Bu geçen süreçte sektörel bazda ben de dahil pek çok kişi ve kurum, sosyal medyanın ve teknolojinin tüm imkanları ile evimizde, ekranımızda idi.
Önce umutlandım yeni dönemde neleri değiştirmeliyiz, ne gibi yenilikleri getirmeliyizi duyarım diye, ama işin sonunda maalesef gördüm ki marşa bastığımız gün bizleri çok daha büyük sorunlar bekliyor.
Türkiye’yi öncelikli fiyat endeksli olmaktan çok nasıl daha cazip ve güvenilir yaparız ki tercih edilelim, uluslararası etkinlik ve organizasyonların, kongrelerin getirilmesi için ne gibi cazip unsurlar ortaya konulmalıdırı tartışmaktan uzak, hala daha herkesin birbirine “ben ben ben” dediği, herkesin birbirine kendinin diğerlerinden daha ne kadar önemli olduğunu anlatmaya çalıştığı, herkesin kendini dev aynasında gördüğü, herkesin en acısı hala fiyat endeksine ve karlılığa takıldığı konuşmaların içinde olmak benim yeni dönemle ilgili umutlarımı ciddi anlamda kaybettirdi.
Sektördeki tüm paydaşların birbirini tamamladığını, her birimizin bir çarkın dişlileri olduğumuzu, bu dişlilerden birinin kırılmasının çarkı döndüremeyeceğini hala anlayamamış paydaşlar topluluğunda olmaktan da ben 30 yıl içinde yorulduğumu fark ettim.
Tedarikçi dendiğinde fena bozulan, onun yerine çözüm ortaklığı gibi afili plaza lisanına konuyu indirgeyen bir zihniyet içindeki paydaşlar topluluğu hala bazılarının yatırımın ne kadar ki mantığı ile proje üreten ana makineye kafa tutması ile mi yeni döneme hazırlanacağız dedirtti bana. Eni konu müşteri için herkes işin sonunda tedarikçidir. Bunun adına plaza kelimeleri ile başka isimler koyunca yaptığımız işin içeriği de değeri de artmamaktadır.
Problemin asla tek taraflı olamayacağını, olmadığını da hala ne zaman göreceğiz ve içimizdeki çürük yumurtaları eleyerek daha güçlü bir yapı ne zaman oluşturacağız?
Elbette seyahat acenteleri içinden, tedarikçisine parayı ödemeyerek veya çok düşük fiyatlara çalıştırmaya mecbur bırakarak zor durumda bırakanları gördüğümüz gibi, seyahat acentelerine hizmet veren tedarikçilerin de doğrudan müşterilerimize fiyat verdiklerini hatta daha düşük fiyatlarla onlara gittiklerini de unutmayacağız.
Müşteriyi her türlü bilgiye direk ulaşma konusunda cesaretlendiren ve bilgilendiren seyahat acenteleri değil otelinden, teknik firmasına kadar tedarikçilerimiz değil midir?
Özellikle MICE sektöründe artık firmalar bütün hizmeti değil de yüksek meblağ tutan kalemler haricinde olan yani tabiriyle angarya işleri bizden almakta. Eğer tamamını alıyorsa finansman yükünü tamamen bizlere yüklemek amacında değiller mi?
Bu ay iş yapmadı diye, depomda duracağına 3-5 para girsin kasama mantığı ile geçen ay bir başka iş için 1000 TL verdiği teknik ekipmanın kiralamasını bu ay 300 TL’ye vererek piyasada dalgalanmayı yaratan seyahat acenteleri mi tedarikçiler mi?
Ya da yıllık kontrat anlaşmaları ile doğrudan firmalara konaklama fiyatı veren oteller, toplantılar için de doğrudan kendilerine gelen yolu açmadılar mı?
Bazılarının hemen “hepimizi aynı kefeye koyma” diyenleri duyuyorum ama kusura bakmayın ki “istisnalar kaideyi bozmaz”
Projeyi üreten, en ince detayına kadar sıfırdan yaratan bizler bunun karşılığında hiçbir bedel almaksızın, bir de küçük bazı değişiklikler ile projelerimizin başka mecralarda hayata geçtiğini görmüyor muyuz?
Bunun yanında bizler de hiç mi suç yok? Ortalama 15 gün vadeli ödenen uçak biletini 90 gün vadeli satmak gibi en basitinden.
Koca koca şirketleri hatta onların işini yapabilmek için gereken finansmanı, faiziyle kredi veren bankayı bile finanse etmeye başladık. İroniye bakar mısınız? Bankaya iş yapıyoruz. Bankanın işini finanse edebilmek için bankadan faiziyle kredi alıyor ve buna da ticaret diyoruz… Sonra da ticari yük üzerimizde diyoruz.
Bankanın işini bankadan aldığı faizli kredi ile gerçekleştirmeye çalışmak zorunda bırakan sistem, sektöre parasıyla para kazanmak isteyenlerin koyduğu kurallara bütün sektörün uymak zorunda kalmasıdır. Bu ne ticari ne de ekonomik hiçbir kurala uymamaktadır. Buna ancak finansal risk denir.
Bu işi mutlaka almalıyım diyerek %0 kar marjıyla işe başlayıp, kervanı yolda dizeriz mantığı ile fiyat endeksli müşteri çalmak ve sonunda para kazanmadan sadece parayı döndürerek ve de sadece müşterinin cebine çalışmak, sektördeki herkesi bugün bir krize daha hazırlıksız yakalatmıştır.
Kriz dönemlerinin kendine olan yolculuğu yapmak ve değişiklik-dönüşüm için iyi dönemler olduğu bir gerçektir.
Aciliyetle, devletin tüm kademelerinin de elini taşın altına koyacağı, uluslararası her türlü etkinlik, kongre ve fuarın ülkemizde düzenlenebilmesi için neler yapılabiliri belirlememiz ve yol haritası çıkarmamız zaruridir. Zira herkesin beklentisinin aksine, İspanya gibi en yakın rakiplerimiz bizden daima 2 adım önde olacak ve çok agresif pazarlama argümanları ile pazarda karşımızda olacaktır.
Ayrıca; sektörümüzün tüm paydaşları ile bir araya gelip, etik kuralları net olarak belirleyip bu kurallara uyacağını taahhüt eden firmaları belirleyip ve bu firmaların birbirlerini destekleyecek şekilde çalışmasını sağlamamız ve sektöre zarar veren her türlü uygulamayı yapanları da çemberin dışına itmemiz gerekmektedir.
Zaman, birlik ve beraberlik ve birleşme, birleşerek güçlenme yani Voltranı oluşturma zamanıdır.
Not: Yazının sorumluluğu yazarına aittir. www.turizmajansi.com ile bağlantı kurulamaz; doğacak hukuki sonuçlardan site sorumlu değildir.
Yorumlar
Can Narbahçe
05 Mayıs 2020, Salı 02:02
Levent Kurnaz
04 Mayıs 2020, Pazartesi 03:09
+ Yorum Yaz