Bizim mağazanın önü dünya kupası futbol finali oynanacak kadar kalabalıktı. Fuat elinde alışveriş torbaları, kalabalık içinde ilerlemekte zorlanmakta, sık sık müsaadenizle diye kendine yol açmak için uğraş vermekte idi. Kalabalık ve sıcaktan bunalmış bir adam, kendilerinden izin isteyen Fuat’a : Kardeşim sıraya gir, bak biz Belçika’dan geldik eve dahi uğramadan burada bekliyoruz, diye öfkeyle haykırınca, Fuat: Bey, ben de eve gitmek için uğraşıyorum Asmalı Konak benim evim diye karşılık verince, kalabalık: Vay uyanık, başka bahane bul diye bağrışmaya başladığını öğrendiğimde gülmekten yıkılmıştım.
Bir süre sonra ev sahibi iki kardeş film ekibi ile anlaşamadıkları için ekip konağın yangınla kül oldu bahanesini senaryoya uygular ve başka bir mekana taşınır.
Asmalı Konak’a giden yolun iki yanında bilmem kim hanımın sürmesi, bilmem kim hanımın fuları satan kadınlar, kabak çekirdeği, bazlama, erik, ayran, sucuk-ekmek tezgahları yeni mekanın önündeki parkta yerlerini alır.
Yıllardır beraber çalıştığımız ağzı var dili yok hiç izin kullanmayan bir arkadaşım gelip izin isteyince şaşırdım ve elbette olur da hayrola diye merakla sordum. Abi , benim evin ancak su basmanını çıkabildim, mümkünse "Asmalı’nın yeni yerinde ben de bir tezgah açmak istiyorum" dedi.
Bir süre sonra evini tamamladığını geri geleceğini söyledi.
YANAN ASMALI KONAK’ın KÜLLERİ masum!! yalanı ile şişelere doldurduğu soba küllerinin satışından elde ettiği gelirle evini yapması gerçeği şehir efsane değil, somut sonucu, ama yönteminin etikliği (kültürel yozlaşma) sorgulanacak bir gerçeğin ta kendisidir.
90’lı yılların sonlarına kadar Kapadokya’ya Kayseri’den münferit, Ankara’dan da haftada tek tük yerli guruplar gelirken Asmalı Konak dizisi sonrası Türkiye’nin pek çok ilinden yüzbinler adeta akın akın gelmeye başladı. Türklerin yoğun yaşadığı Almanya-Fransa ve Belçika’dan gelenlerin sayısı hiç ihmal edilmeyecek rakamlara ulaştı. İç anadolunun adeta şarap mahzeni olan Kapadokya’nın şarap üreticileri ürünlerinin önemli bir kısmını büyük firmalara tankerlerle verir, bir kısmını da toplama şişelerle pazarlarken TIR’larla şişe alıp kendileri satmaya başladılar.
SİNETURİST turist olmuş, Kapadokya adeta film setine dönüşmüştü.
Hiç kimse Kapadokya veya Ürgüp’e gidiyorum demiyor Asmalı Konak’a gidiyorum diyordu.
Asmalı hem cazibe merkezi hem de destinasyon (varış noktası) olmuştu…
Bu dönemi iyi değerlendiren iç turizmin destinasyon yöneticileri programlarını geliştirerek Kapadokya’yı önemli bir destinasyon haline dönüştürdüler. Şimdi Asmalı Konak dizisini pek hatırlayan olmasa da Kapadokya bölgesi 60 milyon yıl önce; Erciyes, Hasan Dağı ve Güllü Dağı'ın püskürttüğü lav ve küllerin oluşturduğu yumuşak tabakaların milyonlarca yıl boyunca yağmur ve rüzgar tarafından aşındırılmasıyla ortaya çıkmış ve umarım bir o kadar daha cazibesini koruyacaktır.
Ancak bir cazibe noktası her zaman bu kadar az maliyet ve kısa sürede olmuyor. Bir zamanlar ülkemiz siyasetinin oyun kurucularından birinin seçim vaatleri arasında Konya’ya deniz getireceğini vaat ettiği rivayet edilir. Turizmin yerel kalkınmadaki ekonomik etkisinin farkında olan adayların pek çoğu il hatta ilçelerinin turizme kazandırılacağı söylemleri uluslararası rekabeti göz önüne almasak bile ülke içindeki güçlü rekabeti yeterince ciddiye almadıklarını düşündürdü.
Gelecek yazımızda Turizmde Cazibe – Destinasyon konularını örneklerle açıklamaya devam edeceğimi ve hoşgörünüze sığınarak Üsküdar ilçesi için Kültür ve Turizm Bakanlığının adına yakışır bir öneri sunmayı planladığımı bilmenizi isterim.
Saygı ve selamlarımla...
Not: Yazının sorumluluğu yazarına aittir. www.turizmajansi.com ile bağlantı kurulamaz; doğacak hukuki sonuçlardan site sorumlu değildir.
Yorumlar
Celal
23 Haziran 2024, Pazar 07:09
+ Yorum Yaz