Bugün turizmde geldiğimiz noktayı, turizmle ilgisi olsun ya da olmasın, hemen herkes çok önemsiyor. Politikacısından bürokratına, işvereninden işçisine, sanayicisinden çiftçisine kadar herkes turizmin önemini anlamış gözüküyor.
Türkiye’de turizm böylesine önemsenen bir konu olunca da herkes bir şeyler söyleme gereği hissediyor. Neredeyse her iş koluna etki eden bir sektör olması sebebiyle, herkes mutlaka kıyısından köşesinden turizm ile iştigal oluyor ve mutlaka kartvizitine “Turizmci” yazdırıyor. Yani üzerinde konuşulması ve meslek olarak kabul görülmesi en kolay sektör turizm oluyor.
Kartvizitlere turizmci yazdıracak kadar turizmci olan herkes turizmden konuşabileceğini sanıyor ya da o hakkı kendinde görüyor. Öyle olunca da sektöre dair bir konuşma kirliliği ortaya çıkıyor ve sektörün gerçek aktörleri ortaya çıkamadığı için turizmin en büyük sorunları da ortada kalıyor. Böylece sektörün önemini ne kadar anlamış olsak da ona hak ettiği değeri henüz veremediğimiz ortaya çıkıyor
Turizmi ilgilendiren konulara işin uzmanı karar vermeli
Turizm, Türk ekonomisi için can simidi olan bir sektör olmasının yanında birikmiş yığınla sorunlara sahiptir. En az biz turizmciler kadar bu işten faydalanan onlarca sektör olmasına rağmen, sorunlarla baş etmek zorunda kalanlar bugüne kadar hep turizmciler olmuştur.
Diğer önemli bir sorun da turizmciler sektör sorunlarıyla bu kadar çok uğraştığı halde, çözümü üretip uygulamaya koyacak yönetim otoritesinin içinde maalesef etkin rol alamamıştır. Hal böyle olunca, sorunları asla çözemeyen ve sektör tarafında kabul görmeyen ucube kararlar ortaya çıkmıştır.
Bu ortam, biraz biz turizmcilerin hatasından, biraz da ülkemizde oluşan yönetim kültürünün getirdiği dayatmalardan kaynaklanmıştır. Turizmdeki kalıcı çözümleri bulmaya çalışanlar, sektörle ilgili sorunları tabandan itibaren turizmcilerin konuşup tartışmasına fırsat vermesi gerekirken, turizmle direkt ilgisi olmayanlara kulak verilmiştir. Oysa sektörü sorunlarından arındırıp daha ileriye taşımak için en uygun yöntem ‘işin erbabına danışılmasından’ geçmektedir. Nasıl imalat sektörü ile ilgili kararları o sektörden gelenler tarafından verilmesi gerekiyorsa turizmle ilgili konularda turizmciye bırakması gerekiyordu.
24 Haziran’dan sonra nasıl temsil edileceğiz?
Yıllardan beri katıldığımız her platformda, yaptığım her konuşmada veya yazdığım her yazıda sektörle ilgili karar alma mekanizmalarındaki eksikliklerden bahsediyoruz. Turizmi ilgilendiren konulara işin uzmanı, yani turizmciler karar vermelidir diyoruz ancak turizm adına karar verecek mercilerde yeterince temsil ediliyor muyuz bilemiyorum.
24 Haziran seçimlerine giderken partilerin turizmle ilgili programlarını incelediğimizde de bilinenlerin dışında orijinal diyebileceğimiz pek bir şey yok maalesef. Bunun için siyasi partileri çok da eleştiremiyorum, çünkü burada kabahati biraz da turizm sivil toplum kuruluşlarında buluyorum. Turizm STK’ları bugüne kadar siyasetten o kadar uzak durdular ki partiler turizmle ilgili politika üretmede yetersiz kaldılar.
Bugüne kadar işler böyle gitmiş ama en azından bundan sonrasında böyle gitmemeli diye düşünüyorum. Hem hükümet yönetimlerinde ve hem de mecliste yasa yapanlar arasında gerçek turizmcilerin mutlaka bulunması gerektiğine inanıyorum. Bu vesile ile siyasi partiler milletvekili listelerini açıkladığında sektörü temsilen kaç kişi bu listelerde aday gösterildiğini merak ettim ve biraz araştırdım. Bu hafta sonu yapılacak seçimlerde kaç adet turizmci meclise gidecek ve turizm sektörünü orada temsil edecek bilmiyoruz. Ancak partilerin milletvekili aday listesindeki kişilerin mesleki bildirimlerine göre aşağıdaki sonucu çıkardım.
24 Haziran seçimine katılan 8 partinin milletvekili aday listelerine baktığımızda kendisini turizmci olarak ifade eden sadece 20 milletvekili adayı var. Tabii bu kişilerin birçoğunu tanımıyorum ve turizmin ne kadarıyla iştigal etmiş olduğunu bilmiyorum. Bu adaylar, hani hasbelkader turizmin kıyısından köşesinden mi yapmış, yoksa hakikaten elini taşın altına koyup gerçek anlamda turizm mi yapmış bilmiyorum.
Parti programlarında turizme yer ayıran ve turizm ile ilgili beklentileri karşılamaya çalışan partiler arasında AK Parti ve İyi Parti’nin 600 kişilik milletvekili adayı içinde hiçbir turizmci yok.
MHP listesinde mesleği turizmci olarak belirtilen kişi sayısı 6, CHP’nin milletvekili adayları içindeki turizmci sayısı 5 kişi olarak gözüküyor. Bu iki partiden sonra millet vekili listesinde 4 kişi ile turizmciye en çok yer veren Vatan Partisi gözüküyor.
HDP ve Saadet Partisi listelerinde ise sadece 2’şer adet turizmci milletvekili bulunuyor. Türkiye genelinde sadece 583 milletvekili adayı gösteren Hüdapar listesin de ise 1 kişi mesleği turizmci olarak gözüküyor.
Hangi siyasi partiden kaç kişi meclise girer bilemiyorum. Meclise giren vekillerden kaçı turizmci olur onu da bilemiyorum ama bildiği bir gerçek var oda; turizmciler olarak artık elimizi taşın altına koymanın zamanının geldiğidir.
Turizm, Türkiye’nin ortak paydası olmalı
Asıl işi turizm olanların, işlerine olan konsantrelerinin yanında kendi sektörünün kaderini sektörden olmayanların eline bırakmamalıdır. Turizm sektörü yönetmek için risk almalı ve öne çıkmalıdır.
Başta meslek ve ticaret odaları olmak üzere yaşadıkları şehrin yerel yönetimlerinde ve hatta ülke yönetimlerinde söz sahibi olmalıdır. Turizmci, kırk yıllık bir başarı hikayesinden oluşan deneyimlerini tüm kurumlara sirayet ettirerek yerelden genele doğru turizm sektörüyle ilgili farkındalıklar yaratmalıdır.
24 hazirandan sonra ülkemizdeki yönetim sistemi değişiyor ve başkanlık sistemine geçiliyor. Bununla beraber 550 kişilik meclisimiz 600 kişiyle kapılarını açıp çalışmaya başlayacak. Her yönüyle tamamen yenilenecek olan ülke yönetim ve meclis sisteminde turizm sektörünün yönetilme anlayışını da değiştirmemiz gerekiyor. Bu seçimle birlikte hepimizin ortak paydası turizm olmalıdır.
Değişimi yaşamak için önce kendimizden başlayalım, haydi!
Not: Yazının sorumluluğu yazarına aittir. www.turizmajansi.com ile bağlantı kurulamaz; doğacak hukuki sonuçlardan site sorumlu değildir.