Yazarlar (Turizm Meclisi)

Turizm meslek kuruluşları seçimleri

Geçtiğimiz hafta sonu gerçekleşen Türkiye Seyahat Acentaları Birliği (TÜRSAB) seçimlerini hem Turist Rehberleri Birliği (TUREB) önceki başkanı, hem Turizm İstişare Kurulu (TİK) eski üyesi, hem bir Rehber hem de bir Türkiye Turizmi sevdalısı olarak takip ettim. Gözlemlerimi kısaca aktarmak isterim.

Türkiye’deki turizm sektörünün kanunla kurulmuş iki meslek kuruluşundan birisinin TÜRSAB diğerinin ise TUREB olduğunu turizm camiası bilir. Seçim yarışında gördüğüm yanlışların başında, bir TÜRSAB başkan adayının kanunla kurulmuş başka bir meslek kuruluşu mensuplarına ağır ithamlarda bulunarak, kendisini kanun yapıcı yerine koyması ve Rehberlik Meslek Yasasını yeniden tasarlayacağının sözünü vermesi gelmektedir. Her seçim döneminde ne yazık ki rehberlere sataşmayı, onları küçük görmeyi, rehberliği en hafif tabirle basite indirgemeyi marifet sayan, geçmişte de rehberlik yaptığı bilinen bu aday, sanırım ayağı yere basan bir proje ortaya koyamadığı için kürsüde dikkat çekmeyi amaçladı diye düşünüyorum.

Seçimlerde dikkat çekmek, birkaç oy fazla alabilmek uğruna yapılan böyle kurnazlıklar ne kendisine ne de sektöre bir şey kazandırır. Çünkü işin aslını öğrenmek isteyenler bir bilene sorup kasıtlı saptırmaları hemen göreceklerdir. Şöyle ki;

- Turist Rehberliği Meslek Kanunu 2012 yılı Haziran ayında TBMM’den geçmeden tüm toplantılara TÜRSAB yönetimi de katılmış ve desteğini beyan etmiştir. Yani bahsedilen kanun bir oldu bitti ile değil sektör paydaşlarının da görüşleri alınarak olgunlaştırılmıştır.

- Aynı kanunla ilintili yönetmelik başkanlığım döneminde TUREB tarafından hazırlanıp resmi gazetede yayımlandıktan sonra TUREB’in kendi yasal yetkilerini belirleyen maddeleri hakkında TÜRSAB’ın öncülüğünde Danıştay’a açılan çok sayıda dava TUREB’in lehine TÜRSAB’ın aleyhine sonuçlanmıştır. Bu itirazlardan biri de “Türkçe Rehberlik” başlığıdır. Mevcut yasalar çerçevesinde kesinleşmiş üst yargı kararlarını bilmesine rağmen görmezden gelen bu adayın, kamuoyunu kasten yanıltıcı konuşması kabul edilemez ve hukuki bir karşılığı olmalıdır.

Rehber camiasının bu aşağılayıcı söylemlere karşı tepkisi sosyal medyada bazı meslektaşlardan gelmekle birlikte, rehber meslek kuruluşlarının çok cılız ses çıkarmasını da açıklamalar kadar yanlış buluyorum. Hele hele TUREB’in kendi bünyesinde duyurduğu “kürsü heyecanı ile kullanılan ifadelerde yanlış anlaşılmalar olabilir” tarzı yazısı, aynı adayın kürsüden Turist Rehberleri Birliği’ne de meydan okumasını görmezden gelmemizi istemekle aynı kapıya çıkar. TUREB’in başkanından yönetimine hepsi de hukuki kazanımları bilmektedir ve dava sonuçları, zamanında bütün meslek kuruluşları ile de paylaşılmıştır. Hal böyleyken, bu konuda ses çıkarmadığı gibi olayı kürsü heyecanına bağlayıp ifadenin yanlış anlaşılmamasını telkin eden TUREB yönetiminin yaklaşımı da kendi camialarına mensup çok sayıda rehberi incitmiştir.

Şimdi de kürsü konuşmasında neden bu söylemleri geliştirdiklerinin sebeplerinden bazılarına göz atalım.

- Rehberlik kanunla belirlenen çerçevede yükseköğrenim mezuniyeti ve en az bir yabancı dili iyi derecede bilme şartlarını yerine getiren Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının yapabileceği bir meslektir. Yani kendi dilini bilmeyen -Türkçe konuşamayan- rehber yoktur. Bu durumda asıl sorun ya da sorunlar nedir (işini yasalara uygun ve hakkıyla yapan acenteleri tenzih ederek);

a) Bazı acenteler yasaları eksiksiz uygularken, onlarla rekabeti kalite odaklı yapmak yerine maliyet düşürme gayretiyle yapan acentelerin rehberlik ücretlerini külfet olarak görmeleridir.

b) Bırakın sektörü düzenleyen kanunları daha kendi kanunlarını bile doğru dürüst bilmeyen acentecilerin, rehberin günlük 15 saati bulan mesaileri karşılığında Bakanlıkça belirlenen taban ücreti bile çok görmeleridir.

c) Acente ofisince yapılması gereken operasyonel hizmetleri yerine getirmeden rehberi ortaya sürmeleridir.

ç) Şoför ve diğer personelin çalışma koşullarını umursamayıp her türlü eksiği, açığı rehberin kotarmasını istemeleridir.

d) Sırf rekabet uğruna zararına pazarladıkları turlarda rehberi, acenteyi artıya geçirecek yöntemler bulmaya zorlamalarıdır.

e) Maliyetleri düşürmek uğruna doğru dürüst bilgi dahi vermedikleri çok farklı kültür ve yapıdaki insanları bir otobüse doldurup rehberin %100 memnuniyet oranıyla dönüş sağlamasını beklemeleridir.

f) Özellikle Uzakdoğu pazarında kendilerinin yarım gün bile tahammül edemeyecekleri insanlara hizmet sunan rehberleri kişi başı günlük ödenen bahşişe mahkum etmeleridir.

g) ...

- Dünyanın her yerinde turlar planlı programlı olur. Ancak bizde bunu yapamayan acentelerin bir gece evvel rehber aradığı, bulduğu takdirde ücret düşürmeye çalıştığı örnekleriyle mevcuttur. Hatta rehberle mutabakat sağlanıp gidilen yerde denetim yoksa rehberin ücret ödenmeksizin geri gönderildiğine de çokça rastlanır.

Konu derine indikçe uzayıp gitmeye uygun. Başta belirttiğim üzere uzatmamak adına her iki kuruma da önerimizi belirterek yazımı sonlandırayım.

Türkiye Turizmi uzun yıllar gelişmeye açıktır. Daha sağlıklı ve kalıcı bir gelişme için kuralları yasalarla belirlenmiş meslek gruplarının çalışmaları imtiyazsız bir şekilde denetlenip uygulanmalıdır. Ancak bu şekilde rekabette adalet sağlanır, yanlış veya eksik yapanlar elenir. Bir de sektör paydaşlarının kendi sorunlarını el ele verip aynı masa etrafında çözmeye çalışmak yerine, birbirlerini hırpalayan, küçük düşüren ifadelerle gündem oluşturmalarının zararı önce kendilerine, sonra ülke turizmine olacaktır.

Daha güzel günlerde daha güzel konuları konuşabilmek dileğiyle...

Yorumlar (0)