TIF 2024'de söylemler ve Türkiye'de gerçekler

Ali Çavdar
Ali Çavdar Editör
28 Kasım 2024, 13:10

Turizm Yatırım Forumu (TIF) 2024’te, Türkiye’nin turizmdeki büyük başarıları ve iddialı hedefleri bir kez daha sahneye kondu. 2033’te 132 milyar dolarlık gelir hedefi, dünya sıralamasında ilk beş turizm destinasyonu arasında yer alma iddiası ve turizm ekonomisini GSYH’nin %7’sine taşıma hayali... Bunlar, kulağa harika geliyor. Ancak, hayallerin somut gerçeklere dönüşmesi için Türkiye turizminin yalnızca vitrinde değil, sahada da iddialı olması gerekiyor. Peki, söylemlerle sahadaki gerçekler birbiriyle örtüşüyor mu? Ve en önemlisi, Kültür ve Turizm Bakanlığı bu çelişkilerin ne kadar farkında?

Hayal satmak kolay, gerçekleştirmek zor

Forumda dile getirilen başarı hikâyeleri etkileyici görünüyor: Türkiye, pandemiden sonra en hızlı toparlanan ülke oldu, altyapı yatırımlarına milyarlarca dolar harcandı ve 61 milyon turist hedefi yakalanacak... Ancak aynı forumda, kıyılarımızın imara açıldığını, kamu arazilerinin turizm projelerine dönüştüğünü ve çevresel hassasiyetlerin göz ardı edildiğini de öğreniyoruz. Bu durum, turizmi kalkınmanın lokomotifi olarak gören yaklaşımı, çevre ve toplumsal fayda açısından sorgulamamızı gerektiriyor.

Julia Simpson’un “Türkiye’nin cennet doğasını koruması gerekiyor” sözleri, küresel turizmde liderlik iddiamızın sürdürülebilirliğe bağlı olduğunu bir kez daha hatırlatıyor. Ancak imara açılan yeşil alanlar, “vizyon” adı altında satılan kıyılar ve kontrolsüz kentsel dönüşüm projeleri, Simpson’un bu çağrısının Türkiye’nin gerçekleriyle pek de uyuşmadığını gösteriyor. Turizm hedefleri büyüyor, evet; fakat bu büyüme ne pahasına?

Bakanlık nerede?

Kültür ve Turizm Bakanlığı, zirvede konuşulanların hayata geçirilmesinden doğrudan sorumludur. Ancak ne yazık ki, bu tür etkinliklerde dile getirilen hedeflerin gerçekliğe dönüşmesi konusunda sahada yeterince etkili bir varlık gösteremiyor. TIF 2024’te, Kültür ve Turizm Bakanı’nın bizzat katılmaması, Bakanlığın bu tür etkinliklere nasıl baktığını açıkça ortaya koyuyor. Oysa böyle bir zirve, sorunları yerinde görme ve sektör paydaşlarıyla yüzleşme fırsatı sunuyordu.

Bakanlık Yardımcısı’nın “Sektörün ihtiyaçlarını gidereceğiz” açıklaması kulağa hoş geliyor; ancak bu söylemi somut bir planla destekleyen bir çaba henüz görünürde değil. Yerel halk, sektör paydaşları ve çevre örgütlerinin tepkileri, Bakanlığın sektörü genişletirken koruma önlemlerini devreye sokmada eksik kaldığını gösteriyor.

Söylem ve gerçek arasındaki çelişkiler

Forumda açıklanan projelerden biri, Muğla, Aydın ve Antalya gibi bölgelerde geniş kıyı alanlarının imara açılmasıydı. Bu bölgeler, yalnızca Türkiye’nin değil, dünyanın gözbebeği. Ancak bu kıyıların otel ve tatil köylerine dönüşmesi, doğal zenginliklerimizin hızla tüketilmesine yol açacak. Bu tür kararlar, Türkiye’nin “doğasını koruyarak büyüyen bir turizm ülkesi” iddiasıyla çelişiyor.

Bir diğer çelişki, tanıtım ve güvenlik konularında yaşanıyor. Türkiye’nin turizmde büyük hedefleri olduğu vurgulanırken, tanıtım kampanyalarının dijitalleşme ve stratejik çeşitlilik açısından zayıf olduğu açık. Güvenlik konusunda ise hâlâ geleneksel ve sert yaklaşımlar tercih ediliyor. Bu da turistlerin algısında, “tehlikeli destinasyon” imajını pekiştiriyor. Bakanlık, bu konularda daha yenilikçi ve somut adımlar atmak yerine, yalnızca genel geçer söylemlerle yetiniyor.

Ne Yapılmalı?

  1. Gerçek Denetim ve Şeffaflık: Bakanlık, söylemleri sahada test etmek için düzenli denetim mekanizmaları kurmalı ve şeffaf raporlarla kamuoyuna açıklamalıdır. Hedeflerin gerçekleşmediği alanlar tespit edilerek, eksiklikler kamuoyuyla paylaşılmalıdır.
  2. Sürdürülebilirlik Şart: Turizmin büyümesi, çevresel ve toplumsal değerlerimizi yok sayarak sağlanamaz. Kıyı bölgelerindeki plansız yapılaşmaya son verilmesi ve sürdürülebilir turizm projelerinin teşvik edilmesi şarttır.
  3. Yerel Halkı ve Paydaşları Dinlemek: Yerel halkın sürece dahil edilmediği hiçbir yatırım projesi başarılı olamaz. Bakanlık, yerel paydaşlarla sürekli iletişim halinde olmalı ve onların ihtiyaçlarını dikkate almalıdır.
  4. Dijitalleşme ve Tanıtım: Türkiye’nin doğal ve kültürel güzellikleri, modern ve dijitalleşmiş tanıtım kampanyalarıyla küresel turizm pazarına sunulmalıdır. Sosyal medyada etkili içerik stratejileri geliştirilmeli, destinasyonların hikayeleri doğru şekilde anlatılmalıdır.
  5. Güvenlik Algısı: Sert güvenlik önlemleri yerine, turistlerin kendini huzurlu hissedeceği, şeffaf ve bölgeye özel güvenlik stratejileri oluşturulmalıdır. Güvenlik önlemlerinin turistlere hissettirilmeden uygulanması kritik önem taşır.

Bakanlık sorulara yanıt vermeli

Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın görev ve sorumluluğu, sadece turizmi büyütmek değil, bu büyümenin sürdürülebilir, adil ve çevre dostu bir şekilde gerçekleşmesini sağlamaktır. Ancak, TIF 2024’te verilen mesajlar, sahadaki gerçeklerle büyük ölçüde çelişiyor. Bakanlık, bu çelişkileri görmezden gelmeye devam ederse, Türkiye turizminin bugün övündüğü başarı hikayesi kısa sürede bir krize dönüşebilir.

Türkiye’nin turizmdeki büyük potansiyelini boşa harcamamak için, bakanlığın sahaya inmesi, gerçeklerle yüzleşmesi ve somut adımlar atması gerekiyor. Söylenen ile yapılan arasındaki uçurumun kapanmadığı bir senaryoda, “dünyanın ilk beş turizm destinasyonu arasında yer alma” hedefi, bir hayalden öteye geçemeyecektir.

Bu noktada çağrımız açık: Kültür ve Turizm Bakanlığı, turizmin milli savaşımında tüm paydaşları , kurum ve kişileri birleştirerek güçlendirmeli , yapıcı ve geliştirici rolü sahiplenmeli , sektörün bu haykırışını duymalı ve gerçek bir değişim için sorumluluk almalıdır. Çünkü sözler uçup gider; ama sahada atılmayan adımların yarattığı boşluk, Türkiye turizminin geleceğini karanlık bir yola sürükleyebilir.

Not: Yazının sorumluluğu yazarına aittir. www.turizmajansi.com ile bağlantı kurulamaz; doğacak hukuki sonuçlardan site sorumlu değildir.
Yorumlar
İlk yorum yapan siz olun.
 
  Yorum için en fazla 1000 karakter girişi yapılabilir!
captcha