Yılmaz Keleş’in, Turizm Ajansı’nı hem haber merkezi hem de bir strateji, fikir üretim mecrası olarak hayata geçirmesinin ardından 2 yıldan fazla süre geçti. Özellikle TurizmdeBuSabah’ın kapanmasıyla böyle bir ihtiyaç doğarken, bu mecra bu konuda önemli başarılar ve ilkleri gerçekleştirdi. Şimdi Turizm Ajansı isminin böyle bir fon ile başka amaçlar doğrultusunda yeniden gündeme geldiğini görüyoruz.
Türkiye Turizm Tanıtım Geliştirme Ajansı kurulması ile ilgili kanun teklifi bugün TBMM Genel Kurulu’na geliyor.
Konuyla ilgili turizm üzerine düşünen kalemler detayları yazdı çizdi. İlgili STK temsilcileri konuya ilişkin görüşlerini dile getirdiler. Temsil sıkıntısı, acente ve tur operatörlerinin, rehberlerin ihmal edilmesi, Sayıştay denetiminden uzaklık, ihale kanunundan muaf olması gibi hususlar dikkat çekti ve tartışıldı. Benzer şeyleri yeniden yazmanın bir anlamı yok. Özellikle yıllarca turist getiren, bu sektörün reklam ve pazarlama tarafında güçlü olan seyahat acentelerinin bu işin dışında bırakılması kabul edilemez. Ancak 1-2 hususu burada ayrıca dile getirmek isterim.
Tanıtım Ajansı fikri Bakan Ersoy tarafından ortaya atılıp bir fon adıyla konuşulmaya başlandığında bazı STK temsilcileri “elimizi taşın altına koymaya hazırız” demişlerdi. Evet, o gün bu işin heyecanı bu desteği zorunlu kılmıştı ancak kimse daha tam çerçevesi çizilmeden, yeterince tartışılmadan böyle bir kurumsal yapının hızla hayata geçeceğini düşünmemişti.
Turizm Ajansı olarak kısaltılsa da aslında kısa adı Tanıtım Ajansı olan bu yapıda gelir kapısı otellerin cirosunun yüzde 1’i alınacak olan konaklama sektörü oldu. Lakin tanıtımı yapılacak olan ülke turizmi ve Türkiye’nin değerleri değil mi? Ülkemizin barış ve refah içinde olduğu, yabancı turiste karşı misafirperver davrandığı, üstün hizmet anlayışımız ve tesis zenginliğimiz vb. vurgulanacak.
Bu tanıtımla belki de birçok sektörden şirket Türkiye’ye gelmek isteyecek. Başarılı olursa bu tanıtım finanstan gayrimenkule, otomotivden sağlık ve eğitime kadar pek çok sektöre de ivme katacak. Yani toplam ülke imajı ve algısına dönük çalışacağınız için oluşacak olumlu katkı ekonomideki tüm hizmet ve üreten sektörlere katma değer kazandıracak. Ancak tanıtım parasını otelciler verecek değil mi?
Hadi bütün sektörlere olan kısmını bir kenara bırakalım. Turizmin beslediği alt sektörler, taksicisinden restoran işletmecisine, tedarikçilere kadar herkes gelen ziyaretçiden ticari kazanım elde etmeyecek mi? Ama sonuçta tanıtımın parasını otelciler verecek.
Peki, koca bir ülkenin tanıtım dinamosu neden otelciler oluyor? Yüzde 1 ile sektöre hesapta olmayan bir yük getirilmiştir. Bu işte bir yalnızlaştırma yok mu? Otelci, kar da etse zarar da etse bu payı ödemek zorunda kalacak. Bu ne kadar adil bir yöntem?
Peki çözüm ne derseniz…
29 Mayıs 2019 tarihli gazetemiz Turizm Ajansı’nda yayınlanan “Kültür ve Turizm ayrı mı olmalı?” başlıklı yazımda “İhtiyacımız olan şeyin tanıtım, inovasyon ve markalaşma olduğunu söylemiş ve şöyle yazmıştım: Ürün ve markalarımızı global hale getiremiyoruz. Bu turizmde de böyle diğer sektörlerde de… Doğru olan, sayılarla değil markalarla turizm yapmak; bu nedenle Kültür Bakanlığı ayrılmalı, turizmde özel sektör daha çok sorumluluk almalı ve ülkede başta turizm olmak üzere tüm üretim ve hizmet alanlarını parlatacak Tanıtım ve Marka Bakanlığı kurulmalıdır.
Evet Tanıtım ve Marka Bakanlığı’na çok ihtiyacımız var. Dijitalleşme, yapay zeka teorileri hızla geleceği şekillendirirken bizim geleneksel yöntemlerle turizm ekonomisini yönetmemiz mümkün değil. Ajans benzeri yöntemlerle tanıtım tüm dünyada farklı isimlerle denendi. Dünya teknoloji odaklı farklı çözümler üretirken ve bunları gençlerin kullandığı yeni araçlarla yönetirken bizim belirsizlik içeren, henüz sektörel konsensüsün sağlanmadığı bir yaklaşımla turist sayımızı artırmaya çalışmamız ne kadar mümkün, bilemiyorum!?
Yakın zamanda Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı tarafından seslendirilen şehir vergisi gibi alternatif yeni tanıtım kaynakları düşünülüp tartışılıp gündeme getirilebilecekken birden böyle bir fonun “Tanıtım Ajansı” adı ile meclisten geçiyor olması sektör-kamu dualizminde dönen tartışmalar olgunlaşmadan, işe reklamcılar, dijital marketing, sosyal medya uzmanları, iletişim guruları, content üreticiler katılmadan realize edilmek istenmesi işin yine teorik tarafının değil koltuk sayısı üzerinden konuşulması sonucunu doğurması mehter marşı gibi iki ileri bir geri giden bir sistem olduğumuzu gösteriyor.
Öyle görünüyor ki Türkiye Turizm Tanıtım Geliştirme Ajansı’nı konuşmaya devam edeceğiz.
Umarım bu yeni kurulmaya çalışılan yapı üzerinden yürütülen tartışmalar bakanlıkta bekleyen 1618 sayılı yasayı unutturmaz.
Not: Yazının sorumluluğu yazarına aittir. www.turizmajansi.com ile bağlantı kurulamaz; doğacak hukuki sonuçlardan site sorumlu değildir.
Yorumlar
Eren M
18 Temmuz 2019, Perşembe 01:45
+ Yorum Yaz