Her ne üretirseniz üretin ithalata dayalı olmadan üretebileceğiniz tek bir ihracat ürünü olmayan bir ülkedesiniz… 30 milyar USD’lık otomotiv sektörü 20 milyar USD civarında ithalat yapmazsa o ihracatı da yapamıyor.
Tarımda bile tohumun ithal, gübren ithal, tarım ilaçlarının neredeyse tamamı ithal…
Ama Turizm, tabiriyle kemiksiz ihracat. %100 yerli malı… İlkokulda “yerli malı yurdun malı, diye öğretmişlerdi oysa. Sadece turizm neredeyse dış ticaret açığını tek başına kapatacak.
Ama bugün tek kelimesi bile itibar görmeyen, dışlanan, görmezden gelinen, hatta tüketici gözünde de oldukça itibarsız bir pozisyonda ve beş parasız kaldık. Hatta batıyoruz, battık.
Kimse de sesimizi duymuyor.
Ya da biz bağırmıyoruz belki de bağırmayı bilmiyoruz.
Peki bugün gelinen noktada kim suçlu:
1972’de kurulan Türsabın kurulduğu günden beri başına geçen tüm yönetimler ve başkanlar suçlu.
Evet, anlatamadılar çünkü hükümetlere, turizmin bu ülke için ne kadar önemli olduğunu…
Anlatamadılar 50 yıllık plan programa dayalı olması gerektiğini… Anlatamadılar devlet politikası olması gerektiğini…
Anlatamadılar hükümetlere göre değişmeyen ulusal bir planlama olması gerektiğini…
Belki de anlatmak istemediler.
Koltuk, makam, mevki ve her türlü menfaat derdine düştüler. Genel kurullarda turizm haricinde her şey konuşuldu, silahların çekildiğini polislerin girdiği genel kurullar da gördük… Oy alma uğruna yapılan hesapları da gördük, verilen sözleri de…
Oysa çalıştaylarla, workshoplarla geçmeliydi genel kurullar ve o genel kurullardaki sonuç raporları hükümetlerin heyecanla beklediği ve geleceğe yön veren raporlar olmalıydı.
Saygınlık kazandıramadılar mesleğe, anlatamadılar işin pazarlamasını seyahat acentelerinin yaptığını…
Önüne gelene seyahat acentesi kurdurdular… Sadece giriş aidatı ve yıllık aidat artsın diye.. Ve tabi genel kurulda kendine oy verecek delege sayısı artsın diye.
Üyeleri suçlu; yani bizler. yaptıkları işe saygı duymayan, kendini geliştirmeyen, dünyaya entegre olmayan, hep dediğim gibi ha limon satmış ha tur satmış, konuya sadece ticaret gözüyle bakanlar ve bunların sektörün kurallarını belirlemesine izin veren bizler suçluyuz..
2 senede bir yapılan genel kurullara uçak ve otel parasını oy karşılığı kullanan delegeler olarak bizler suçluyuz…
Hesap sormayı bilmeyen bizler suçluyuz....
Bakanlarla sonuca ulaşmayan toplantılar yapıp, 2 foto verenlere prim verdiğimiz için bizler suçluyuz.
Kişisel donanımıyla, tecrübeleriyle makama değer verenlere değil de makamla değer kazananlara itibar gösterdiğimiz için bizler suçluyuz.
Hükümetler de suçlu; bir türlü karar veremediler turizm ve kültür ayrı mı olsun birlikte mi? Atanan bakanlar için de sektörün tahsisler ve teşvikler kısmı önemliydi gibi.. Zaten sürekli değiştirildikleri için de bilmeyene anlatacak kadar zaman da kalmadı. Hani neredeyse 2 senelik bir yönetim süresini tamamlayan bakan göremediğimiz zamanlar oldu.
O halde sonuç; alt segmentlerinin her birinin farklı yasası olan, meslektaşlarının birbirini yediği, tedarikçilerin rolünü çaldığı, içinde turizmciden hariç herkesin olduğu hatta ayakların baş olduğu garabet bir sektör olmamıza emeği geçenlere kocaman bir alkış lazım.
Bu garabetten nasıl mı çıkılır? Korsan da Portakal’a aynısını soruyordu tam da bu anda uzun bir miyaaavvv ile…
Not: Yazının sorumluluğu yazarına aittir. www.turizmajansi.com ile bağlantı kurulamaz; doğacak hukuki sonuçlardan site sorumlu değildir.