Sivil toplum örgütü diyoruz ama herkes taht peşinde. Sandık kurulmadan savaş başlıyor, daha koltuk boşalmadan kampanyalar dönüyor. Bu ne hırs, bu ne kavga? Unutanlara hatırlatalım: STK demek hizmet demektir, egoların değil, emeklerin yarıştığı bir alandır.
Şimdi yönetim kurulları sosyal medyada ve WhatsApp gruplarında kuruluyor, duyurular hikayelerde yapılıyor, ittifaklar kahve köşelerinde kurulup, dostluklar oy sayımlarıyla bozuluyor.
Sektör seçimlerine bir bakalım, sanki Game of Thrones seçmeleri. Biri çıkıyor diyor ki: “Ben olursam bu iş düzelir.” Öbürü diyor ki: “Zaten bu hale gelmemizin sebebi o!”
Peki biz ne diyoruz? “Çayı demli koy, bu film daha çok döner!” Ama bu işler böyle düğün dernek değil; koltuk dediğin, öyle her eteği savrulana, parmağını daha çok sallayana, sesi daha çok çıkana, avaz avaz bağırana, ortamı iyi kokladığını sanana nasip olmaz. Olmamalı da.
Sloganla Değil, Yol Haritasıyla Gel
Bir göreve talip olmak, “Ben de varım” demekle başlamaz. “Ben bu işi hepimiz için daha iyi yaparım” diyerek başlar. Bunun da bir adabı, bir edebi, bir vicdanı vardır. Biri çıkıp “ben adayım” diyorsa, ilk sormamız gereken şudur:
“Ne getireceksin? Ne değiştireceksin? Neyle yapacaksın?”
Eskiden insanlar devlete dilekçe yazardı, şimdi birbirlerine sosyal medyada üstü kapalı trip atıyorlar. “Bakın ben ne kadar doluyum, nasıl taşacağım haberiniz yok!” diyerek başkan olunmuyor. En fazla bardaktan taşan su gibi olursun, sektöre yön verenlerden değil.
Yani adayın valizi dolu mu, boş mu? Yoksa sadece CV’sinde 'aday oldum' yazsın diye mi çıkmış yola?
Bazıları ise bu süreci karalama kampanyası sanıyor. “Yeter ki öbürü gelmesin de ben çamurda da yürürüm” kafası… Oysaki unuttukları bir şey var: Çamura düşersen sadece öteki kirlenmez, sen de batarsın.
Eleştirinin de bir seviyesi, muhalefetin de bir asaleti vardır. Gerçek muhalefet vizyon koyar ortaya, sadece laf değil. Gerçek aday kendini parlatmak için başkasını karalamaz; Işığını artırır, başkasının karanlığıyla parlamaya çalışmaz.
Peki ya kadınlar?
Kadınsın Diye Değil, Hazırsın Diye Gel…
Zamanında “TÜRSAB’da neden hiç kadın yok?” dediğimde, bu bir isyan değil, bir aynaydı. Kadınlar görünmez değil, görünür ve güçlü olsun istedim. Ama gücünü hazır bi kotadan alsın diye değil, emeğinden alsın diye…
Çünkü mesele kadın olmak değildi, liyakate sahip kadın olmak meselesiydi. Ben o zaman, “Kadınlar da vardır bu sektörde hem de donanımlı hem de taşın altına elini koymaya hazır” dedim. Ama baktım ki o boş bırakılan koltuklara, ne yazık ki bazıları sadece “kadın” olduğu için, içini doldurmadan oturmayı hedefledi. Çünkü benim mücadelem o günden beri bir kontenjan kavgası değil, liyakatlı kadınların hak ettiği yeri alması içindi.
Şimdi Yeniden Sesleniyorum
Bu yazıyı okuyan tüm kadın meslektaşlarıma sesleniyorum: Bu sektör sizinle güzelleşir, ama ancak emeğinizle. Sadece fotoğrafta görünmek için değil, masada sözünüz geçsin diye gelin. O koltuklara, etiketle değil, yetkinlikle talip olun.
Erkeklere de bir notum var: Kadına karşı değil, liyakatsizliğe karşı olun. Bu bir cinsiyet değil, vizyon yarışıdır. Mesele kimin geldiği değil, ne getirdiği ve neye yön verdiğidir
Ve o koltuklar... Sadece oturulacak yerler değil; taşınacak sorumluluklardır. Orası bir taht değil, bir rant yeri değil, bir masadır. Etrafında farklı seslerin olduğu, herkese kulak vermen gereken bir masa. Bazıları sandalyeyi alıp köşeye çekilir, sadece yandaşını dinler.
Bazıları ise masayı genişletir, “Hadi hep beraber karar verelim” der.
Yani masanın üzerine proje koyacaksın, yanına da ekip oturtacaksın.
Unutmayalım: Bu sektör bir sahnedir. Kimisi rol yapar, kimisi taş taşır. Biz taş taşıyana oy veririz.
Son Söz:
Kadın ya da erkek fark etmez. Sektör, sadece “ben de olayım” diyenlerle değil, “ben bu işi daha iyi yaparım” diyenlerle büyür.
Ve şunu unutma:
Koltuk için gelen geçer ve kendini değil değerini getiren, geleceğe kalır. Zira, tarih ne adını duyurmak isteyenleri yazar ne de fotoğrafta görünmek isteyenleri…
Tarih sadece emeğini koyanları yazar…
Her sesi duymayan, her gölgeyi tanıyan bu eski şehirden…
Söze kıymet biçenlerin tarafında durarak,
Marakeş’ten bildiriyorum.
Not: Yazının sorumluluğu yazarına aittir. www.turizmajansi.com ile bağlantı kurulamaz; doğacak hukuki sonuçlardan site sorumlu değildir.