Sahi yeni yasa bu yıl çıkar mı?
Malumunuz üzere, Sayın Bakanımızın muhtelif zamanlarda söz verdiği ve 2019 yılı içinde çıkaracağım dediği seyahat acenteleri yasası hala çıkmadı…
Sözünü tutamayan Sayın Bakanımız, geçen yıl şubat-mart aylarında yaptığı toplantıların aynısını tekrar yapmaya başladı. Önce TÜRSAB temsilcileri ile sonra iç pazar acentelerle, daha sonra seyahat acenteleri STK’ları ile ve en sonda Antalya’daki büyük tur operatörleriyle bir dizi toplantı yaptı. Sanki aynı toplantıları tekrar tekrar yapınca farklı sonuçlar çıkacakmış gibi.
TÜRSAB’ın üyelerinden aldığı önerileri bakanlık temsilcilerine iletmesiyle başlayan ve aylarca süren yeni yasa taslağı çalışmaları 2018 yılı sonunda sonuçlanmış ve Sayın Bakanımızın huzuruna sunulmuştu. Ondan sonra yukarıda bahsettiğim toplantıları yapmıştı. Yeniden başlayan tekrar toplantılarına geçen yıl olduğu gibi bu yılda yine SAYD’ı temsilen katıldım.
Şubat 2019’da katıldığım ilk toplantıda Sayın Bakanımız bir iki madde hariç yasayı çok beğenmişti. Son katıldığım toplantıda ise yasadan çok TÜRSAB’ı konuşup durdu. Sayın Bakan TÜRSAB’ı o kadar çok eleştirdi ki genel kurulda muhalefet adayları bile bu kadar eleştirmemişti.
Aradan geçen bir yıldan fazla süre ve birçok toplantıdan sonra Sayın Bakanımız yeni taslaktaki bazı maddeleri yeniden tartışmaya açtı.
Peki yeni yasa taslağında neler beğenilmiyor?
-Mesela Sayın Bakanımız, yeni yasa taslağındaki paket turun tanımını beğenmedi. Taslaktaki tanıma göre damga vergisi çıkacağını söyleyerek tanımını daraltarak Ticaret Bakanlığının Tüketici Mevzuatına bağlanmasını istiyor.
Ben de diyorum ki, bir turizm ürünü olan paket turun tanımını başka bir bakanlığın inisiyatifine bırakırsak bunun bir sürü sakıncaları olabilir. Bazen diğer hizmetler için uygulanan tüketici haklarını turizm hizmetleri ile uyuşmadığı durumlar vardır. Ayrıca paket turun tanımının mevcut taslaktaki gibi olması, dijital platformlar da dahil, her alandaki haksız rekabeti ve kaçak acenteciliğini önler.
Damga vergisi olayına gelince; bildiğiniz üzere maktu ve nispi olmak üzere iki türlü damga vergisi var ve kanunu gereği tüm sözleşmelerde uygulanır. Mesela acenteler ile oteller arasındaki kontratlara maktu damga vergisi uygulanır. Diğer taraftan paket tur, transfer gibi hizmetler nispi damga vergisi olarak tanımlanır. Mesela uçak biletinde de damga vergisi vardır ve fiyatın içine dahildir.
Sayın Sakanımızın damga vergisi endişesini gidermek için basit bir çözüm; maliye bakanlığı ile konuşarak paket turlar için 5-10 TL’lik cüzi bir maktu paket tur sözleşme ücreti üzerine mutabık kalınabilir ve bu ücret paket turun içine dahil edilebilir.
-Seyahat acentesi kuruluş prosedürlerinin eskiden olduğu gibi Bakanlığın yetkisinde kalmasını istiyor Bakanımız. Bence bir mahsuru yok, ancak acente kurmak isteyen yatırımcının unvan alma ve diğer ön işlemleri ilgili olarak TÜRSAB ve Bakanlık arasında gidip gelerek bir takım zaman kayıplarını önlemek ve devletin bürokrasisini rahatlatmak için bu işlemlerin TÜRSAB tarafından yapılmasını ve işlemler sonuçlanınca belgeyi de bakanlığın düzenlemesinde ne gibi bir problem olabilir ki?
-Yeni yasa taslağında bulunan bir maddeye TÜRSAB’ın eğitim programlarıyla acente personelinin sertifikalandırılması amaçlanıyor. Sayın Bakanımız böyle bir eğitim programıyla TÜRSAB’ın üyelerinden para toplamak suretiyle kazanç elde edeceğini ve bu uygulamaların üyelerin giderlerini arttıracağını düşünüyor.
Yeni yasa taslağında seyahat acenteciliği bir meslek olarak tanımlanırken, bu mesleğin icra edilmesi ile ilgili birtakım eğitimlerin yapılmasının faydalı olduğunu düşünüyorum. Böylece sektördeki kaliteli personel istihdamının artacağı gibi seyahat acentelerinin kamuoyundaki etkinliği ve güvenilirliği de artacaktır. Sayın Bakanımızın endişesini gidermek için yasa maddesine bir ilave yapılarak bu eğitimler ücretsiz verilecek denilebilir ki bence buna bile gerek yoktur. Bugün ticaret odaları, esnaf odaları ve daha birçok yerde ücretli eğitimler, ücretli sertifikalar veya ücreti karşılığı belgeler verilirken, TÜRSAB’ın vereceği eğitimler ve sertifikasyonlar için ücret alması mı haksız kazanç sayılacak?
-Bakanımız seyahat acentesi belgesinin devrinin olmasını istemiyor veya belli prosedürlere bağlanmasını istiyor. Bir yatırımın, ticari işletmenin, mal varlığının devrinin yasak olması öncelikle Anayasaya aykırıdır. Borçlar Kanununda “ticari işletme devri” ile ilgili düzenlemeler varken bunları uygulamak yerine devri yasaklamak, birtakım mağduriyetler doğurur ki bugün o mağduriyetler zaten mevcut. Acenteler olarak bizim olmazsa olmazımız belge devrinin yapılmasıdır.
-Yasa taslağında bulunan uluslararası internet sitelerinin Türkiye’de seyahat acentesi belgesi olmadan faaliyet gösteremeyeceği yönündeyken bunun birtakım uluslararası ticari ilişkileri zedeleyeceği gerekçesiyle bu maddenin iptal edilmesi isteniyor. Taslaktaki uygulama yerine dijital vergi kanunuyla getirilmiş olan %7,5 vergi ile bur haksız rekabetin önünün alınacağı görüşünü savunuyor. Ben de diyorum ki bu %7,5 vergi yeterli olmayabilir. Booking.com, Skyscaner, Uber vb. uluslararası internet siteleri ile seyahat acenteciliği yapılması yerli olan küçük ve orta ölçekli Türk seyahat acentelerinin varlığını ortadan kaldıracak bir tehdittir. Avrupa ülkelerinde kazanılan davalar ortada iken Türk turizmini tamamen dışarıdan yönetilen dijital platformların esiri yapmak, müdahale edilemez bir şekilde her türlü haksız rekabete açık halde tutmak sektör açısından uygun değildir.
-Yine yasa taslağında bulunan seyahat acentelerinin faaliyetlerini birer ihtisas belgesiyle sınıflandırılması istenmiyor. Özellikle iç pazarda erken rezervasyondan satıp piyasadan para toplayan firmaların tur operatörü sınıflandırmasına alınmasını gereksiz bulunuyor.
Aslında turizm sektörü birçok çeşidi içinde barındıran bir sektördür. Dolayısıyla seyahat acentelerinin de birden çok konuda uzmanlaşması çok olağan bir durum değildir. Uzmanlaşmak her meslekte çağın gereğidir. Seyahat acentelerinin uzman oldukları her alanda ihtisas belgesi almaları haksız rekabeti önlemekte dahil birçok konuda işe yarayacaktır. Sektör içindeki standart hizmet kalitesini arttıracak ve bu mesleğin gelişmesine katkıda bulunacaktır. Ayrıca birçok teşvikten yararlanmak için böyle bir ihtisaslaşmaya ihtiyaç vardır.
Diğer taraftan tüm dünyada tur operatörlüğü kavramı seyahat acenteliğinden ayrı kurallara tabi tutulurken Türkiye’de bundan geri durmak pazarın güvenilir olması açısından sakıncalıdır. Böylece güçlüler güvenilir algılanırken, küçük ve zayıflar tüketici nezdinde güvenilmez algılanacak ve rekabet daha da bozulacaktır. Onun için Türkiye’de en önemli sorunlardan biri olan haksız rekabetin giderilmesi için tur operatörlüğü kavramı mutlaka getirilmelidir.
-Sayın Bakanımızın en çok üzerinde durduğu ve itiraz ettiği maddelerden biri de hem yurtiçi ve hem de yurtdışı seyahatler için sigorta hizmeti sisteminin getirilmesidir. Burada yurtdışı sigorta sisteminin uygulanmasında sakınca görmezken yurt içi için gerek olmadığını savunuyor.
Bugüne kadar iç pazarda yaşanan iflaslar ve tüketici mağduriyetini göz önünde bulunduracak olursak sigorta sisteminin olmaması bu mağduriyetlerin devam edeceği anlamını taşımaktadır. Yurtiçi turların sigortasız devam etmesi birçok suiistimalin devam etmesine sebep olacaktır. Ayrıca bazı art niyetli firmaların dolandırıcılık yapmak için bir turistik ürünü değerinden daha aşağı satılmak suretiyle haksız rekabete sebebiyet verdiği de aşikardır. Diğer taraftan bu tür dolandırıcılık örnekleri sonucunda tüketici kaygısının büyük seyahat acentelerinin tercih edilmesine yol açacağı kaçınılmazdır.
-Yeni acente kurulmasının önünü alacak yegâne maddelerden bir olan ve yasa taslağına konulan seyahat acentesi belgesinin 400 bin TL olması hususudur. Sayın Bakan bunu kabul etmiyor ve 1618 sayılı yasadaki mevcut uygulamanın devam etmesini istiyor. Buna göre 2020 yılı için 70 bin TL olacak.
Malumunuz olduğu üzere Türkiye’de ciddi bir seyahat acentesi enflasyonu mevcuttur. İspanya ve Yunanistan’da dahil uluslararası pazarlardaki rakip ülkelere baktığımızda hiçbirinde böyle bir şey yoktur. Ciddi haksız rekabete de sebep olan bu acente enflasyonu azaltılmadığı sürece birçok sıkıntıyı da beraberinde getirmeye devam edecektir. Bunu kontrol altına almanın tek yoluda belge alımını zorlaştıran tedbirler olmalıdır.
Onun için taslağına konulan 400 bin TL’lik meblağ bir nebze olsa da acente artışını önleyecektir. Böyle bir meblağ bir taraftan yeni acente kuruluşu için caydırıcı olurken diğer taraftan belge devri ile birlikte acente sahibi olma şansını yakalayacaktır. Durum bu şekilde işlediği sürece hem acentecilik yapmak isteyenlerin önü açılmış oluyor ve hem de acentecilik mesleğinden ayrılmak isteyenlerinde değeri kaybolmadan belgesini devretmenin önü açılmış oluyor. Sayın Bakanımızın 2020 yılı için öngördüğü 70 bin TL olmasını istediği bir meblağ başka sektörlerde herhangi bir işletme kurmak için gereken mali yükümlülüklerin çok çok altında bir bedeldir. Böyle bir bedel ile seyahat acentesi sayısı her yıl artmaya devam edecek ve seyahat acentecilik mesleği güvenilmez ve niteliksiz bir meslek olarak kalacaktır.
-Daha önceki toplantılarda olmayan, ama bu dönem ki toplantılarda sıklıkla önümüze konan 2500 cc’lik araçlarla transfer yapılsın mevzusu var. Sayın Bakanımızın, kendi deyimiyle taksicilerin önerisiyle TÜRSAB’ın önüne koyduğu bir teklif bu... Bir acentenin kendi yolcusunu taşıması için minimum 2500 cc ve üzeri motor gücüne sahip araçları kullanma zorunluluğu getirmek istiyor. Doğal olarak TÜRSAB bunu kabul etmedi. Sayın Bakanımız bizimle yaptığı toplantıda TÜRSAB’ın bu teklifi kabul etmeyerek taksicilerle uzlaşmak istemediğini belirtiyor. Turizmin en üst makamını temsil eden birisinin turizmci olmayan ve turizmin gelişmesinde hiç katkısı olmayanları haklı görmesini garipsedim. Yani acente bin bir zorlukla yurt dışından yolcu getirecek, ama bu yolcuyu taşıma kriterlerini başka bir meslek grubu belirleyecek. Sırf taksicilerin istedi diye seyahat acentelerine böyle bir dayatmayı siz okuyucuların taktirine bırakıyorum.
Sonuç olarak, Sayın Bakanımızın isteği ile muhtelif kerelerde yapılmış olan toplantılarda madde madde görüşüldüğü halde bugün yeniden tartışmaya açılmasının hem bakanlığımıza hem TÜRSAB’a ve hem de seyahat acentelerimize zaman kaybettirmekten başka bir işe yaramayacaktır. Yaklaşık bir buçuk yıl önce bakanlığımızın değerli bürokratlarınca TÜRSAB ile mutabık kalınarak büyük bir emek ile hazırlanıp bitirilen ve hiç kuşku yok ki acentelerimizin lehine olacak seyahat acenteleri yasa taslağının olduğu gibi mevcut hali ile bir an önce meclise sevk edilmesi gerektiği aşikardır.
Peki geçen yıl çıkmayan bu yeni yasa bu yıl çıkar mı? Sanırım bu sorunun cevabını bir tek Sayın Bakan biliyor.
Neyse, çıkmayan candan umut kesilmez!
Not: Yazının sorumluluğu yazarına aittir. www.turizmajansi.com ile bağlantı kurulamaz; doğacak hukuki sonuçlardan site sorumlu değildir.