Kamuoyunun gündeminde yoğun yer tutan Göreme Tarihi Milli Parkı düzenlemesi ile ilgili açıklamalarda bulunan TTYD Başkanı Oya Narin: “Göreme Tarihi Milli Parkı ile ilgili düzenleme, Kapadokya Alan Başkanlığı sisteminin gerektirdiği bürokratik bir işlem, Kapadokya Alan Başkanlığı bölgeyi daha iyi koruyacak, sistemi destekliyor ve diğer destinasyonlara da yaygınlaşmasını bekliyoruz” dedi.
Narin, yaptığı açıklamada; “Turizm sektörü olarak uzun yıllardır dile getirdiğimiz, dünyada bir çok başarılı örneği olan destinasyon yönetimi anlayışını içeren Kapadokya Alan Başkanlığı modeli, sektör temsilcilerinin talebiyle gündeme gelmiş ve yasalaşmıştır. Model, Kapadokya Alanının uzun dönemde korunması için gerekli tüm imkân ve donanımı içerisinde barındırmakta olup, Göreme Milli Parkı’yla ilgili düzenlemenin de Alan Başkanlığı sistemine paralel bürokratik bir işlem olarak görülmesi gereklidir. Kapadokya Alan Başkanlığı sisteminin bölgenin yetki karmaşasını çözümleyerek daha iyi korunmasına vesile olacağına inanıyor, bu sistemi destekliyor ve diğer destinasyonlarımıza da yaygınlaşmasını bekliyoruz” diyerek sözlerini tamamladı.
Kapadokya Alanında arkeolojik, kentsel ve doğal sit alanları, kültür ve turizm koruma gelişim bölgesi, milli park gibi birçok farklı koruma statüsü ve bu koruma statülerine ilişkin farklı mercilere tanınmış idari yetkiler bulunmaktaydı. Bu durum ciddi bir yetki karmaşasına ve dolayısıyla bölge halkı ve yatırımcı açısından çok uzun ve ağır bürokratik süreçlerin yaşanmasına sebep olurken kaçak yapılaşma gün geçtikçe artmakta, bölgeyi hak ettiği şekilde korumak ve turizm açısından hedeflere ulaşmak mümkün olmamaktaydı.
1 Haziran 2019 tarihinde yürürlüğe giren Kapadokya Alan Başkanlığı Kanunu ile Kapadokya’nın tarihi, kültürel ve doğal dokusunun birlikte korunması, yaşatılması, geliştirilmesi, gelecek kuşaklara aktarılması ve turizm potansiyelinin geliştirilmesi hedefleri doğrultusundan alanın bütünsel olarak ele alınması ve planlanması, kültürel ve doğal varlıklar bakımından farklı kurumlara ait planlama yetkilerinin tek bir kurumda toplanması ve bu güne kadar yaşanan yetki karmaşasının ortadan kaldırılması ve yerel yönetimlerle koordinasyon içinde alanın ihtiyaçlarına kısa sürede etkin çözümler üretilmesi mümkün hale geldi.