Normalleşmek, günümüzün moda sözcüklerinden biri. Hatta en çok özlem duyulan olgu.
O halde; kademeli normalleşiyoruz derken neyi kastediyoruz?
2019 yılının Ocak ayına geri dönecek, oradaki yaşantılarımıza, işimize, o süreçteki yoğunluğumuza ve planlarımıza yeniden kavuşacak mıyız?
Şahsen bir yandan normalleşiyoruz derken bir yandan da “yeni normal” sözcüklerini yaşantımıza adapte etmeye çalışan bir dünya sistemi ile karşı karşıyayız diye düşünüyorum.
Her şeye iyi tarafından bakalım bir de. Hani o günlere döndük ya da döneceğiz diyelim.
Açık söyleyeyim, ben istemiyorum…
Gerçekten o günlere geri dönmek istemiyorum.
Müşteriyi kaçırmamak adına maliyetlerin altında satışlar yapmak istemiyorum. Ya da bu tarz bir ticaret mantığı ile boğuşmak ve işin sonunda da boğulmak istemiyorum.
Seyahat acentesinin doğal hakkı olan komisyon haklarımızı müşterimle paylaşmak zorunda kalmak da istemiyorum mesela.
Bütçeyi düşük göstermek adına, küçük hilelerle müşterileri kandıran zihniyetle ve o zihniyete bir şekilde kanan müşteriyle de uğraşmak istemiyorum ayrıca.
Neredeyse saatlik faiz hesaplayarak verdiği krediyi geri ödeten bankaların işini vadeli satışlarla kendi cebimden finanse etmek istemiyorum.
Müşterilerin, beni meslektaşlarımla birbirimize düşürüp aradan sıyrılmasına; sonrasında işi, o bütçeyle nasıl yapacağımızı kara kara düşündüğümüz günlere de geri dönmek istemiyorum.
Maliyetin altında satış fiyatı ile işi alıp, sonra kaliteden düşerek işi kotarmaya çalışmayı da istemiyorum.
Ben bunların 30 yıldır neredeyse hiçbirini yapmadım. Yapmadığım halde gene de bu tarz taleplerle ve bu tarz iş yapan kendi meslektaşlarımla mücadele etmekten de yoruldum.
Bütün bunlar normalleşmek ise ben gerçekten normalleşmek istemiyorum!
Ama, önümüzde kocaman bir belirsizlik, kapkaranlık bir tünel var. Tünelin ucundaki ışık da artık gözükmüyor. İçimizdeki umut ve çalışma arzusu da yok olmaya başladı. Bunca yıllık eğitimli, sektörü bilen personelimizi de kaybettik ya da kaybediyoruz. Planlama yapamıyoruz çünkü ilerisi bizim için olduğu kadar müşterilerimiz için de belirsiz.
Kaldı ki turizmin en sevmediği olgudur belirsizlik.
O halde ne yapacağız? Nasıl ayakta kalacağız?
Normalleşmek nedir?
Nasıl normalleşeceğiz?
Korkularımızla ve bu belirsizlikle nasıl mücadele edeceğiz?
Vitesi düşürüp manzaranın keyfini çıkartma şevkimiz de kalmadı. Hadi silkelenelim desek bizi öyle bir silkelediler ki ayağa kalkacak gücümüz de kalmadı…
Yine kafamda deli ve şimdilik cevapsız sorular…
Ama ben o cevapları aramaya devam edeceğim…
Ya sen Alvin? Sen ne diyorsun?
Miyaaavvvvv….
Not: Yazının sorumluluğu yazarına aittir. www.turizmajansi.com ile bağlantı kurulamaz; doğacak hukuki sonuçlardan site sorumlu değildir.
Yorumlar
MUSTAFA ŞENTÜRK
13 Ağustos 2021, Cuma 11:44
+ Yorum Yaz