Acentecilik mesleğine geçeli şurada birkaç sene oldu, ama neredeyse bir asırlık hadise yaşadım desem mübalağa olmaz.
Yaz dönemi seçim nedeniyle ertelenen tatiller, 15 Temmuz darbe girişimi, Rusya uçağının düşmesi, ekonomik krizler, dövizdeki hareket, vb.
Birinin bitip diğerinin başlaması için ülke ve dünya gündemi nefes bile aldırmıyor turizmcilere.
Şimdi kimilerinin üst aklın küresel dizayn biçimi olarak yorumladığı, dünya ekonomisine ayar olarak gösterilen ve twitter’daki klavyeşörlerin biyolojik silah demeye kadar vardıkları, medical olduğu kadar politik bir vaka haline de gelen Koronovirüs gündemi ile uğraşmaya başladık.
Hatırlarsanız, 2010 yılında İzlanda’da bir yanardağın patlaması ile havacılık ve turizm sektörü global krizin içine girmişti. O zaman “Eyyafyallayöküll” adındaki bu yanardağ ile tanışıp turizmcilerin iptalle nasıl boğuştuklarına tanık olmuştuk. Bu isimden daha havalı bir kriz olamaz derken dünya bizi Koronavirüs ile tanıştırdı.
Evet, turizmcilerin en sıkıntılı olduğu konuların başında tur iptalleri gelir. Bir turu planlamak, tüketiciye sunacak şekilde paketlemek yılların birikimi…
Riskler alıp, aylar önceden ürünlerinizi erken rezervasyon vitrinine çıkarıyorsunuz ve çok uygun fiyatlarla satıyorsunuz. Sonra bir kriz hem satışların önüne geçiyor hem iptal/ertelemeler ile elinizde avucunuzda olanları almak istiyor. Misafir ilişkilerini yönetmedeki zorluklar, her meslekten fırsatçıların ortaya çıkıp rol kapması da cabası.
Süreç içinde bilmeden konuşanlar, kontrolsüz açıklamalar, aman birilerine dokunacak diye kontrollü çıkışlar falan filan…
Tur iptallerinin nasıl olması gerektiği yetkililerce tam olarak açıklanamadı. Ya da çok geç açıklamalar yapıldı. Paket tur sözleşmesindeki ifadeler de yeterince anlatılamadı.
Milli havayolumuz bile birkaç salgın riski yüksek ülke dışında hemen her yere uçmaya devam ederken tur şirketlerinden neredeyse bütün turlarını iptal etmeleri, vatandaşlardan da yurt dışına çıkmamaları istendi.
Münferit kesilen bilet ile acentenin havayolundan kestirdiği grup bilet arasındaki farka kadar anlatmak zorunda kaldı markalar, ama ok yaydan çıktı:
İptal, iptal, iptal….
Şu sesler karşısında turizmciler ne yapabildi? Turizm meslek örgütleri ve diğer karar vericiler ne yapabildi?
“Tur şirketleri paramızı verin! Bakan açıkladı, Öbür bakan da açıkladı, Canım bütün bakanlar açıkladı. Paramızı verin…”
Toplumsal hayatın yeni kazandığı kavramlardan biri olan tur sözleşmesinde geçen “mücbir sebebin” bile ne olduğunu tam anlayamadı insanlar.
Öyle ya salgın öngörülemeyen bir major durum olarak mücbir sebep ama 3 vakanın görüldüğü bir ülkede salgın var denilebilir mi? Mesela Afrika’da 5 kişi aynı anda kızamık olsa bu bir salgın hastalık mı diyeceğiz?
“Yurtdışına çıkmayın deniyor ama havayollarının uçuşları devam ediyor, biz dışarı çıkmayalım ama dışarıdan insanlar geliyor, ne olacak? Giden gelirse de 14 gün evden dışarı çıkmayacak. İş yerim hayatta izin vermez…”
İnsanlar öyle korktular ki yurtiçinde bile kalabalık yerlerde, kapalı mekanlardan kaçar oldular. Bilgi kirliliği aldı başını gitti.
Turizmi bundan daha geriye götürecek bir kriz görmedim. Çünkü burada bir yerden bir yere gitme motivasyonu kırılıyor. Seyahat etme güdüsüne ket vuran bir süreç yaşıyoruz. Bu kayıpların artıya dönmesi çok büyük zaman alacak görünüyor.
Peki tur şirketlerinin günahı ne? Her gün çalışıp en uygun fiyata tüketiciye seyahat hizmet sunmaya çalışan tur şirketlerinin günahı ne? Onların haklarını kim koruyacak? Turizm sektörünün dişiyle tırnağıyla kazıyıp geldiği bu noktaları kim koruyacak? Turizm çalışanlarını, markaları kim koruyacak?
Acentelerin dayanacak ne kadar zamanı var?
Bizim bizzat acentecilikten gelen bir turizm bakanımız var. Sayın Bakanım sizden büyük laflar değil, küçük destek cümleleri bile duysak bize yeterdi.
Görünür karanlık kısa olsun diye acentelere can suyu olabilecek formüller de hiç yok değil!
Birleşmiş Milletler Dünya Turizm Örgütü Genel Sekreteri Zurab Pololikashvili koronavirüs salgınının uluslararası turizm gelirlerinde ise 30 ila 50 milyar dolarlık kayba yol açtığını belirtti. Bu rakam mutlaka artacaktır.
Hiç vakit kaybetmeden turizm şirketlerini koruyucu resmi tedbirlerin hayata geçirilmesini bekliyoruz.
İşte birkaç öneri…
• SGK, vergi ödemeleri ve kredi borçlarının ilk etapta 3 ay ertelenmesi
• Bankalardan düşük faizli, ileri ödemeli kredi imkanı tanınmalı, KDV oranı düşürülmeli
• Havayollarının grup bilet iptal hakkında kolaylık sağlamalı
• Koronavirüs nedeniyle tur iptal etmek isteyenlerin haklarının yeni bir seyahatte kullanılmak üzere ertelenmesi. Böylelikle acentelerin ödeme yükümlülüğünün azaltılması
• 1618 sayılı yasa hızla revize edilerek devreye alınmalı ve Turizm Teşvik Kanunu’ndan acentelerin daha çok yararlanması sağlanmalı
• Medyada iletişimin doğru yönetilmesi
• Turizm Tanıtma Ajansı katkı paylarının iptal edilmesi
• Bakanlıklar arası koordinasyon ile bir kriz masasının kurulması
Not: Yazının sorumluluğu yazarına aittir. www.turizmajansi.com ile bağlantı kurulamaz; doğacak hukuki sonuçlardan site sorumlu değildir.