Bugün sizlere felsefeden politikaya günlük yaşamın her alanında anlatılan, hayata dair öğütler veren ders niteliğinde bir hikâyeden bahsetmek istiyorum.
Aslında hepinizin az çok bildiği bu hikâye, içinde barındırdığı derin anlamlar nedeniyle kıssadan hisse olarak anlatılan meşhur sarı öküz hikayedir.
Hikâyenin özüne bakıldığında insanların kolayca kandırılabilmesi, inandığı ve güvendiği şeylerden çabuk vaz geçmesi ve nihayetinde birlik ve beraberliğin bozulması gibi konulara değinir.
Bu hikâye, Kur’an’ın 18. suresi olan Kehf Suresi’nde anlatılan ve Hz. Musa ile Hz. Hızır arasında geçen bir kıssaya da benzetilir.
Yani nereden okursanız okuyun kimden dinlerseniz dinleyin bu hikâyenin birçok farklı versiyonu vardır ancak verilen mesajlar hep aynıdır.
En önemli tarafı ise, hikâyedeki olayları, karakterleri ve mesajları felsefi olarak analiz etmek mümkün olduğu gibi zaman ve mekân fark etmeksizin gerçek hayatta karşımıza çıkan abidik gubidik olaylardan sonra anlatılan bir hikâye haline dönüşebilmesidir.
*
Çok garip şeylerin yaşandığı bir dönemdeyiz, haliyle yeni bir sarı öküz hikâyesi anlatmanın zamanı geldi. Okuyacağınız hikâye, daha önce hiç duymadınız ama dinlediğiniz en yeni versiyonlardan biri olabilir.
Hikâyemizin adı ‘Muktedir ile bir garip Birliğin Hikâyesidir.
Çok uzun yıllar önce bir birlik kurulur. Bu birlik öyle bir birliktir ki zaman içinde ekonomiyi ve dış ödemeler dengesini düzelterek ülkenin kaderini değiştirir.
Bu birlik zaman içinde o kadar büyümüş ki üyeler ve onların yanında çalışanlar birbirinden etkilenip yeni işlere atılırlar. Tek amacı ülke turizmini geliştirmek olan üyelerin çalışmaları o kadar artmış ki memlekete getirilen turistin neredeyse yüzde sekseninden daha fazla bir kapasiteye ulaşmışlar.
Gel zaman git zaman bu birliğin bağlı olduğu kurumun başındaki muktedir değişir. Herkes çok mutlu olur, zira muktedir de o birliğin bir üyesidir ve zaman içinde oluşan sorunların onun sayesinde çözüleceğine inanılır.
Ama öyle olmayacağı kısa süre sonra anlaşılır.
Muktedir öyle biriymiş ki hiç kimseyi beğenmez bütün kerameti kendinde görürmüş. Ülkenin ekonomisine ve dış ödemeler dengesine katkı sağlayan birlik üyeleri arasında ayrım yapar, sadece 250 milyon üzeri ciro yapanları umursayıp diğerlerini önemsemezmiş.
Tüm yetki ve mühür kendisinde olduğu halde birliğin sorunlarını çözecek adımları atmazmış. Her türlü denetleme yetkisine rağmen sürekli mazeret üretip birliği kötüler, ona karşı anlaşılmaz bir kin ve nefret duyarmış. Böylece onu nasıl ortadan kaldıracağını düşünür dururmuş.
Günlerden bir gün muktedirin aklına bir şey gelmiş, hemen yandaş olabileceğini düşündüğü bir grup heyecanlı genci yanına çağırmış.
Birliğin artık yaşlandığını, sorunları çözemeyecek kadar hantallaştığını söylemiş. Sorunları çözmek için yeni bir yasa hazırlayarak birkaç birlik kurmanın iyi fikir olacağını, böylece rekabeti artırarak üyelerin daha iyi hizmet alacağını anlatmış.
Marifeti kendinden menkul muktedir, fikrini destekleyip kendisine yardım edenleri de kurulacak yeni birliklere, bilumum bölgelere, hatta siyasetle ilgili yerlere başkan yapmayı vadetmiş.
Muktediri dinleyen yandaş gençler, dâhiyane olduğunu düşündükleri fikre kayıtsız kalamamışlar. Üstelik döner sermayeden gelecek sıcak paranın cazibesiyle kendilerine altın tepside sunulacak fırsatların hayalini kurmaya başlamışlar.
Nihayetinde ‘yeni yasa bahane, oturacağımız koltuklar şahane’ diye düşünerek muktedirin teklifine balıklama zıplamışlar.
Böylece kimisi rant peşinde, kimisi siyasi ikbal, kimisi de kurulacak yeni birliklere başkan olma hayali peşinde koşup durmuşlar!
Kimileri de daha neyin peşinde olduklarını bilmeden bu işe koyulmuşlar.
Mevcut kariyerlerini borçlu olduğu bu birliğe karşı yapılan her türlü haksızlığa ve saldırıya sessiz kalıp muktedirin ekmeğine yağ sürmüşlerdi.
Derken hikâye böyle devam edip gider...
Hikâye bu ya,
Yasa yapma işinin sonu nasıl biterse bitsin muktedirin fikri neyse zikri de o olacaktır. Tıpkı öncesinde olduğu gibi şimdi de verdiği sözlerde durmayacaktır.
Hal böyle olunca evdeki bulgurdan olan yandaş gençler bir de üstüne üstlük muktedirin kapısında kul köle olacaktır. Ve o günden sonra kimsenin iki yakası bir araya gelmeyecektir.
Birliğe yapılanlar da hiç unutulmayacak ve bu hikâye nesilden nesillere anlatılmaya devam edecektir.
Kıssadan hisse!
Not: Yazının sorumluluğu yazarına aittir. www.turizmajansi.com ile bağlantı kurulamaz; doğacak hukuki sonuçlardan site sorumlu değildir.