Türkiye’de fikir yürütmenin en kolay olduğu üç alan nedir diye sorsanız, cevabı biliyoruz: Siyaset, futbol ve turizm.
Ve ne yazık ki üçü de en çok konuşulan ama en az derinlik arz eden alanlar haline geldi.
Bir otelde yangın çıkar…
Herkes bir anda turizm uzmanı kesilir.
Bir turist trafik kazası geçirir…
Hukukçu edasıyla mevzuatlar sıralanır.
Yetmezmiş gibi, bu talihsiz olaylar üzerinden sosyal medya primleri, muhalif nutuklar devreye girer.
Ama tüm bu gürültünün,
ne turizme
ne ülkemize
tek bir faydası dahi dokunmaz.
Aksine;
Onca emeğin üstünü örter,
Milyarlarca liralık yatırımı gölgeler,
Sektör çalışanlarının onurunu, ülkenin imajını örseler.
Rekorlar Açıklanır Ama Sorgulanmaz
Tam bu hengâmede, sayın bakanımız çıkar ve der ki:
“Turizmde rekorlar kırdık. Global çapta 6. ülkeyiz.”
Peki ama...
Bu rekorlar neye göre?
Kime göre?
Kaç kişi geldi, kaçı memnun ayrıldı?
Kaçı tekrar geldi?
Kaçı çevresine bu ülkeyi önerdi?
İşte bu sorularla yüzleşilmeden yapılan hiçbir rekor açıklaması, gerçek bir ilerleme anlamına gelmez.
Turizm Coğrafya Değil, Kültür Meselesidir
Turizm, sadece dağlar, denizler, müzeler değil…
İnsan ve kültür yoğun bir sektördür.
Bir destinasyonu “turistik” kılan,
harita üzerindeki konumu değil;
o konumdaki insanların nasıl karşıladığı,
nasıl ağırladığı, nasıl uğurladığıdır.
Yani turizmin öznesi, insandır.
Turizm Uzmanlık Gerektirir, Rastgelelik Değil
Turizm, otel işletmekten ibaret değildir.
Bir broşür bastırmakla tanıtım olmaz.
Birkaç influencer’la kampanya yapıp, sürdürülebilirlik sağlanamaz.
Çünkü turizm:
• Detay bilgisi ister
• Hizmet zekâsı ister
• Kültürel temsil sorumluluğu ister
• Ve en önemlisi: eğitilmiş insan ister
Turizm, kültürün ekonomik dolaşıma sunulmasıdır.
Bu yüzden turizmciler, sadece çalışan değil;
bir ülkenin kültür elçileridir.
Toplumun Kendi İnsanına Verdiği Değer, Turizmin Geleceğini Belirler
İşte tam da bu nedenle,
turizmin gelişmesi; sadece bakanlık vizyonuyla, rakamlarla, yatırımcı sermayesiyle, strateji belgeleriyle olmaz.
O toplumun kendi insanına verdiği değerle doğrudan ilişkilidir.
• Turizm çalışanı kendini değersiz hissederse,
• Rehber susturulursa,
• Yerel esnaf zincir otellerin gölgesinde yok sayılırsa
• Ve herkes turizmci edasıyla konuşursa
turizm asla kalıcı bir gelişim gösteremez.
Çünkü hizmetin kalbi emektir.
Ve o emeğin değersizleştiği yerde, hiçbir deneyim “unutulmaz” olamaz.
Sonuç Olarak:
Turizm, herkesin fikir yürüttüğü bir alan olabilir.
Ama uygulaması, ehliyet ve liyakat gerektirir.
Bugün ihtiyacımız olan şey:
• Kriz anlarında şov değil, sağduyu
• Gündem yaratmak değil, sektör geliştirmek
• Rastgele tepkiler değil, insan merkezli stratejiler
Ve bu toprakların buna gücü de birikimi de var.
Yeter ki turizmi:
bir sektör değil, bir kültür olarak görelim.
Ve turizmi öylesine merkezine alan değil,
insanı merkezine alan bir ülke olalım.