Ülke olarak, millet olarak, birer turizmci olarak, birey olarak; hiç böylesine ihtiyacımız olmamıştı öz eleştiri yapmaya! Birbirimize çamur atmadan, başımızı ellerimizin arasına alıp iyice düşünelim. Gelin hep beraber biz Türk yöneticilerin SWOT analizimizi yapalım. Mercek altına alalım; önce kendimizi, sonra temsil ettiğimiz meslek grubunu ve ülke turizmine sağlayabileceğimiz olumlu katkıları, aslında engel olabileceğimiz olumsuz yıpranmaları…
Örneklemelerde müsaadenizle mesleğim olan şeflik üzerinden gideceğim, her meslek grubundan ve her kademeden yöneticilerimiz kendilerine uyarlaması ümidiyle…
Otuz senedir aktif olarak turizm sektörünün içindeyim ve 10 yıldır da departman amiri konumundayım. Meslek hayatımda Afrika’dan Avrupa’ya, Uzakdoğu’dan, Orta Asya’ya on yedi ülke gezdim ve o ülkelerin şeflerini, yöneticilerini gözlemleme şansı buldum. Kendimizle onları kıyaslama imkânım oldu. Tüm bunların ışığında bu yazımda biz Türk yöneticilerin SWOT analizi üzerinde durmak istedim. Yani güçlü, zayıf yönlerimizi, fırsatlarımızı, tehditlerimizi mercek altına almak, dibine kadar özeleştiri yapmak istiyorum müsaadenizle. Elbette pek çok yöneticimizden olumsuz tepkiler alacağım, ancak içimizden hiç olmazsa birkaçımız bu yazımı yapıcı olarak değerlendirir ve ben de dâhil kendimize çeki düzen vermeye başlarsak ne mutlu bana. Bu arada ‘’istisnalar kaideyi bozmaz’’ cümlesinin altını çizmek istiyorum. Diğer taraftan aynı analizi siyasetçilerden, mülki amirlere; patronlardan, her kesimden işçilere kadar tüm meslek gruplarının yapmasını tavsiye ediyorum. Yapalım ki zayıf yönlerimizi, güçlü yönlerimizi, fırsatlarımızı ve tehditlerimizi görelim. Yapalım ki negatif yanlarımız pozitife dönsün.
Kuvvetli Yönlerimiz:
Pratik zekâlıyız:Sorunlar karşısında geçici hızlı çözümler bulabiliyoruz. Yani durumu kurtarmasını iyi biliriz.
Stres altında çalışabiliyoruz:Hatta millet olarak stres altında daha verimli oluyoruz bile diyebilirim.
Her türlü olumsuz şartlara uyum sağlayabiliyoruz:Tüm imkânsızlıklara rağmen sunulan kısıtlı imkânlara çabuk adapte oluruz.
Fedakârız: İşimiz için sağlığımızdan hatta ailemizden dahi fedakârlık yapabiliriz.
Zayıf Yönlerimiz:
Yeterince araştırmıyoruz ve az okuyoruz:Kendimizi güncelleme ve geliştirme konusunda yeterince gayretli değiliz maalesef.
Eleştiriye açık değiliz: Yıkıcı olanları anlıyorum fakat yapıcı eleştirileri dahi tehdit olarak algılıyor hemen savunmaya geçiyoruz.
Paylaşımcı değiliz: Mesleğimden örnek verecek olursam; Avrupalı bir şefin yaptığı gibi menümüzü yaptıktan sonra şef arkadaşlarımızı çağırıp onlara degüstasyon menüsü yapıp kendimizi eleştirmelerini, yorumları ile menümüze değer katmalarını istemiyoruz. Aksine ürettiğimiz yeni bir şey varsa onu saklıyoruz.
Sistemimizi kurduktan sonra iş disiplinini kaybediyoruz. Rahatlık en büyük düşmanımız
Standartları korumada yeterince hassas değiliz: Zaten bir standardı yazılmamış Türk misafirperverliğinin ve mutfağının kendi belirlediğimiz standardına dahi önem vermiyor, mesai saati değişimlerinde tabaklardaki ufak tefek hataları önemsemiyoruz.
Bu da böyle gidiversin oluyor!
Durumu kurtarmak adına birçok standardı askıya alabiliyoruz!
Yabancı dilimiz çok sınırlı.Türkçenin dünya dili olmasını bekliyoruz.
Uluslararası platformda öz güvenimiz çok az: Aşçılık olimpiyatlarında somon yapacak kadar bağlıyız mutfağımıza! Menülerimizde yabancı isimler ne kadar çok olursa o kadar havalı oluru düşünecek kadar…
Bizim kültürümüzü öğrenmeye, bizi daha yakından tanımaya gelen turistleri kendi müzikleri, kendi yemekleri, kendi kültürleri ile karşılıyoruz!
Önyargılıyız: Karşımızdaki insanı çevremizdekilerden duyduklarımız kadar tanımayı, buna göre davranmayı ve hüküm vermeyi tercih ediyoruz.
Fırsatlarımız:
Gastronominin ülkemizde giderek yayılması, akademisyenlerin artması.
Uluslararası sosyal ağlar sayesinde iyice küçülen dünyada her türlü bilgiye çok daha hızlı ulaşılması.
Anadolu mutfağının zenginliğini ve yerel ürünlerimizi ön plana çıkarabiliriz. Tıpkı Gaziantep’in yaptığı, Adana ve Hatay’ın bir Gaziantep olma yolunda ilerlediği gibi.
Dünya çapındaki Türk şirketleriyle koordineli çalışabilir Türk misafirperverliğini ve mutfağını dünyaya daha etkin yayabiliriz.
Hamburger, pizza ve sushi yemek zorunda kalan dünyaya farklı alternatifler sunabiliriz.
Modern Türk mutfağına odaklanmalıyız: Klasik reçetelerin ağırlığını ve ilgi uyandırmayan basit sunumlarını kendi birikimimizle geliştirerek modernize etmeliyiz!
Tehditlerimiz:
Yeni kuşağın daha az gayret sarf ederek daha iyi yerlere gelme beklentisi.
Yeterince araştırmacı ve girişimci olmamamız.
Kendi mutfağımızı öğrenmeden yurt dışına açılmamız.
Ben odaklı çalışıp kendi PR’ımıza mutfağımızdan daha çok önem vermemiz.
AI (her şey dâhil) sistemini kabullenmenin sonucunda çok fazla maliyet odaklı çalışmamız.
Not: Yazının sorumluluğu yazarına aittir. www.turizmajansi.com ile bağlantı kurulamaz; doğacak hukuki sonuçlardan site sorumlu değildir.
Yorumlar
Yusuf dursun
26 Şubat 2020, Çarşamba 02:07
Ömür Tufan
24 Şubat 2020, Pazartesi 06:54
Cüneyt ATEŞ
22 Şubat 2020, Cumartesi 02:46
Unal
21 Şubat 2020, Cuma 07:06
Yıldıray Yurdakul
21 Şubat 2020, Cuma 06:05
Ersin saydan
20 Şubat 2020, Perşembe 11:39
Suat Topaloglu
20 Şubat 2020, Perşembe 11:24
Suat Akyürek
20 Şubat 2020, Perşembe 11:16
Dilge Sümer
20 Şubat 2020, Perşembe 09:58
Mehmet Demir
20 Şubat 2020, Perşembe 09:43
Harun Gürbüz
20 Şubat 2020, Perşembe 09:42
Öner çulfaz
20 Şubat 2020, Perşembe 09:40
+ Yorum Yaz