Ankara için bilhassa bürokrasinin merkezi olması sebebiyle, “resmi, kasvetli ve monoton” ifadelerini temsilen “gri şehir” dendiğini mutlaka duymuşsunuzdur. Benim gibi doğma büyüme Ankaralı olan insanların çoğu bu ifadeye katılmasa da, mecburi olarak Ankara’da bulunan veya yaşayan insanlar Ankara’yı yapısı itibariyle bu şekilde ifade ederler. Gri şehir olarak anılan bu şehirde, içerisinde çok sayıda sosyal ve kültürel aktiviteyi barındıran renkli bir sektör olan “Turizm” çalışanı olmak, takdir edersiniz ki çok kolay değil. Biz Ankara otelcileri, turizmin renkli yüzünden ziyade resmi yüzüne şahit oluyoruz. Zaten bu sebeple turizmin doğasından kopmak pahasına, kendimizi ve otelcilik anlayışımızı resmen bu şehrin yapısına göre yeniden düzenlemiş vaziyetteyiz.
Söz konusu Ankara gibi resmi bir şehir olunca, ne yazık ki turizm aktivitelerini doğuran kaynaklar da minimuma iniyor. Doğrudan veya dolaylı olarak devlet kurumlarının gerçekleştirdikleri organizasyonlar ile iş veya bürokrasi amaçlı seyahat eden misafirler, şehrin turizm faaliyetlerini oluşturan yegâne unsurlar olarak göze çarpıyor. Bazı özel tarihlerde (29 Ekim, 10 Kasım, 23 Nisan vs) Anıtkabir’i ziyaret amaçlı çevre illerden şehre gelen öğrenci gruplarını ve müsabakaları oldukça nadiren Ankara’ya gelen spor kulüplerini de ekledik mi, şehrin turizm potansiyelinin neredeyse tamamına ulaşmış oluyoruz. Turizm kaynaklarının sınırlı olması durumu, tabi ki sadece Ankara’nın değil aslında genel olarak Anadolu’daki şehir otelciliğinin ortak kaderi…
Peki, şehir otellerinde bilhassa Satış &Pazarlama departmanlarının yönetici kadrosunda görev alan turizm profesyonelleri olarak, şikâyetçi bir tavırla; “bu durum şehir otellerinin kaderi” diye düşünerek razı mı olmalıyız? Yoksa bu konuda üzerimize düşeni elimizden geldiği kadar yapmalı, şehrimize renk katacak turizm faaliyetlerinin gerçekleşeceği zemini hazırlamak üzere üreteceğimiz projeler ve fikirlerle sesimizi duyurmalı mıyız? Naçizane ikinci seçeneği tercih ederek, Ankara özelinde turizm faaliyetlerini canlandırmak adına ne gibi çalışmalar yapılabileceği konusunda fikirlerimi paylaşacağım. Bugün, aslında doğası gereği Ankara’nın en önemli turizm kaynakları olabilecekken, çeşitli sebeplerden dolayı olamayan ve Ankara için çok önem arz eden iki turistik faaliyete değineceğim.
Kongre ve fuarlar
Burada anlatmak istediklerimi bir örnek üzerinden dile getirmek istiyorum. Savunma Sanayi’nin merkezi başkent Ankara iken, Ankara merkezli Türk Silahlı Kuvvetlerini Güçlendirme Vakfı’nın yönetim ve sorumluluğunda, Ankara’da bulunan T.C. Milli Savunma Bakanlığı’nın ev sahipliğinde, 2019 yılı Mayıs ayında gerçekleşecek olan “14. Uluslararası Savunma Sanayii Fuarı”, her sene olduğu gibi bu sene de İstanbul’da düzenlenecek… Bu fuara katılım gösterecek olan ve Türkiye’nin savunma sanayi kolunda faaliyet gösteren en büyük firmaların tamamının da (Aselsan, Havelsan, Roketsan, Tusaş, MKE vs vs) genel merkezlerinin Ankara’da olduğunu hatırlatmak isterim.
Peki, neden bu fuar için Ankara değil de sürekli olarak İstanbul tercih ediliyor. Tabi ki İstanbul tercihinin mantıklı ve zaruri nedenleri var. Şimdi bu nedenlere tek tek göz atalım;
Bu fuar, uluslararası boyutta bir fuar olduğu için her sene yurtdışından da ciddi bir katılım gerçekleşiyor. 2018 yılında, dünyada en çok ülkeye uçan havayolu şirketine sahip olmakla övünülen bir ülkenin başkentine, halen daha pek çok Avrupa şehrinden direkt uçuş olmaması tabi ki bir numaralı neden… Yurtdışından bu fuara katılım göstermek üzere ülkemize gelecek çok sayıda turistin, ulaşım sıkıntısı ve gereksiz zaman kaybı yaşamaması adına gösterilen bir hassasiyet olsa gerek ki, yersiz bir hassasiyet olmadığı da aşikâr.
Ankara’da uluslararası büyüklükte bir fuara ev sahipliği yapabilecek kapasite ve yeterlilikte bir kongre merkezi olmaması da ikinci en önemli neden...
Ancak zaten çok sınırlı sayıda turistik kaynaktan beslenen Ankara, bilhassa doğası gereği ev sahipliği yapması gereken bu ve benzeri uluslararası büyüklükteki fuarları ve kongreleri de üstlenemedikçe, yerinde saymaya devam ediyor. Herhangi bir Avrupa ülkesinin başkenti uluslararası bir fuara, ulaşım ve tesis yetersizliği gibi onlarca yıl önce geride bırakmış olmamız gereken nedenlerden kaynaklı olarak ev sahipliği yapamıyor ise, oturup bir düşünmemiz gerekir diyorum.
Özellikle Avrupa şehirlerinden direkt uçuşların bir an önce hayata geçirilmesi, başkente yakışır kapasite ve yeterlilikte bir kongre & fuar merkezinin inşa edilmesi, kesinlikle yersiz ve karşılıksız bir yatırım olmayacaktır. Zira son 10-15 sene içerisinde Ankara’da faaliyet hayatına başlayan çoğu uluslararası zincir 5 yıldızlı otelin varlığı da, bu sayede daha bir anlam kazanır diye düşünüyorum.
Kültür grupları
Ülkemize gelen yabancı kültür gruplarının sayısı ne yazık ki 2010 senesinden itibaren çok ciddi kayba uğradı. Baki kalanlar ise öncelikle İstanbul’a getirdikleri gruplarını Kapadokya’ya götürürken, gidiş veya dönüş güzergâhında 1 gece gerçekleştirdikleri Ankara yatısını iptal ederek tasarruf yoluna gitmek pahasına, bu faaliyetlerini devam ettirmekteler. Ne kadar acıdır ki, bir ülkenin kültürel değerlerini tanımak, doğal güzelliklerini görmek üzere binlerce kilometre mesafe kat eden turistler, o ülkenin başkentini, o ülkenin temellerinin atıldığı şehri, o ülkenin kurucusunun anıtının ve hatıralarının bulunduğu müzeyi, kültürel varlıklar olarak da zengin sayılabilecek bir destinasyonu –üstelik tüm bunlar seyahat güzergâhlarının üzerinde olmasına rağmen- göremeden ülkelerine dönüyorlar. Şahsım adına daha önce gitmediğim bir ülkeye gittiğimde, eğer vaktim ve maddi imkânım yeterli ise –ki bu gruplarda bu gibi kısıtlamalar genelde olmaz- başkentlerini görmeyi de isterim. Çünkü bir ülkenin başkenti, o ülkenin özetidir. Ancak Ankara ne yazık ki, yakın bir geçmişte bu kaynağını da büyük oranda kaybetti. Gruplarını Ankara’da konaklatmaya devam eden çok nadir acente ise, Ankara yatısı için ayırdıkları bütçeyi neredeyse maliyetini bile ucu ucuna karşılayabilecek fiyatlara çekip, yollarına devam etmekte…
Bu bağlamda Anadolu Turizm İşletmeciliği Derneği’nin, Kültür ve Turizm Bakanımız Sn. Mehmet Ersoy’un da desteğiyle, yabancı acenteleri Ankara’ya davet ederek Ankara’nın bilhassa kültür turizmi potansiyelini yerinde göstermek adına başlattığı çalışma, takdir edilecek bir projedir. Sn. Mehmet Ersoy gibi bir turizm profesyonelinin Kültür ve Turizm Bakanlığı’nı yürüttüğü bir dönemde, bu çalışmaların devlet kanalından da ihtiyacı olan desteği alacağını göz önünde bulundurduğumuzda, gelecek adına en azından ümitli bakabilmek mümkün gözüküyor.
Not: Yazının sorumluluğu yazarına aittir. www.turizmajansi.com ile bağlantı kurulamaz; doğacak hukuki sonuçlardan site sorumlu değildir.
Yorumlar
SERDAR SAĞLAMTUNÇ; FCSI
28 Ocak 2019, Pazartesi 01:19
+ Yorum Yaz