Geçtiğimiz günlerde Türkiye’yi ziyaret eden Alman Cumhurbaşkanı Frank-Walter Steinmeier yanında dondurulmuş dönerle gelince hem burada hem de Almanya’da kıyametler koptu.
Almanya ile Türkiye arasındaki yakın bağlarının bir göstergesi olarak sunulmak istendiği söylenen döner bir anda Almanlarla Türkler arasında tartışmaya dönüştü.
Almanlara göre döner, bir tür ulusal yemek haline geldi ve yemek kültürlerinin temel parçalarından biri oldu. Türk tarafı ise geleneksel Türk mutfağının nadide bir parçası olan dönere sahip çıktı.
Döner üzerinden yaratılan tartışmalara bakıldığında yeme içme aktivitelerinin sadece gastronomik bir faaliyet olmadığı aynı zamanda toplumlar için ulusal bir değer haline geldiği görülmektedir.
1970’lı yıllardan itibaren Avrupa ile tanışan döner, her ülkenin özelliklerine ve alışkanlıklarına kolaylıkla uyum sağlıyor.
Yerel tatların ilave edilmesiyle ülkelerin damak tadına göre lezzet farklılıkları ortaya çıktığından hızla benimsenerek dünyaya yayılıyor.
Böylece sosyal ve kültürel farklılıkları ortadan kaldırabilen bir kavrama dönüşüyor.
*
‘Döner Almanlara Nasıl Geldi?’ başlıklı bir araştırma yapan Alman sosyolog Eberhard Seidel-Pielen, sonuçlarını New York Times gazetesine şöyle değerlendirmiş;
‘Birçok Alman için döner, yabancı bir kültürle ilk temastır. Türkler, sattığı döner sayesinde Almanya’da yabancı bir sığınmacı ya da mülteci olmaktan çıkarılmıştır’.
‘Birkaç yıl öncesine kadar özellikle Doğu Almanya tarafı olmak üzere Almanya genelinde yaşanan ırkçı saldırılar vardı. Peş peşe açılan döner dükkanlarından sonra Türklere ve yabancılara yönelik saldırılara rastlanmıyor artık’.
Alman sosyolog ‘döner bir ulusun çehresini değiştirerek topluluklar arasında bir bağ oluşturdu. Böylece Almanya’nın sakinleşmesine yardımcı oldu’ diyor.
Prof. Dr. Burak Onaran’ın Mutfakta Tarih; ‘Yemeğin Politik Serüvenleri’ adlı kitabında Britanya dışişleri bakanı olan Robin Cook’un 2000’li yılların başında tavuklu tikka masala’yı bir numaralı milli yemek ilan etmesinin hikayesini yazarak Britanya’daki entegrasyon politikalarına olan bakışı ortaya koyuyor.
Burak Onaran Hoca konuyu yarı teknik, yarı politik ve tamamen politik neden olmak üzere üçe ayırıyor.
Birinci neden, tavuklu tikka masala yemeği her ne kadar Hint kökenli bir yemek olsa da Britanya’da icat edilmiş olmasıydı.
İkincisi ‘tikka masala’ yemeğinin ülkede açık ara en fazla tüketilen yemek olmasıdır. Britanyalıları ortak kültürel bir paydada buluşturduğu için bu kadar çok tüketilen bir yemeğin köklerine kadar bakmaya gerek duyulmuyordu.
Üçüncü nedense bakanın politik tercihiyle ilgiliydi. Bakan Robin Cook, ırkçı bir tarif yapma yerine Britanya kültürünü, milli kimliğini çeşitli etnik toplulukları kapsayacak şekilde tanımlamayı tercih ederek bir entegrasyon politikası oluşturmak istiyordu.
Görüldüğü üzere tıpkı döner gibi içinde yerel kültürleri barındıran İtalyanların pizzası, Japonların suşisi, Meksikalıların tacosu ve Hintlilerin tikka masalası gibi yiyecekler evrenselleşerek küresel dünyadaki entegrasyonun sembolü oluyor.
*
Eski Yunancada "mide" ve "kural" sözcüklerinin birleştirilmesiyle ortaya çıkan gastronomi örneklerde de görüldüğü üzere sadece bir yeme içme aktivitesi değildir.
Gastronomi, fizyolojik bir ihtiyaç olduğu kadar toplumların üzerinde yarattığı etki ile ülkelerin siyasi, ekonomik ve sosyal yapılarına kadar geniş bir alanı kapsıyor.
Bölgenin tarihinden kültürüne doğasından çevresine toplumun yaşam biçimini oluşturan unsurların tamamını içinde barındıran gastronomi farklı kültürlerle etkileşime girmek isteyenler için önemli bir yöntem olarak ortaya çıkıyor.
Hal böyleyken, bugün Almaya genelinde 7 milyar Euro‘luk iştah kabartan bir pazara ulaşan döner örneğindeki gibi diğer bazı gastronomik ürünlerimizi ön plana çıkararak evrensel hale getirebiliriz. Bunun için ülkemizdeki gastronomi turizmini kullanabiliriz.
Sahip olduğu lezzet ve çeşitliktik bakımından dünya mutfağında ön sıralarda yer alan Türk mutfağı, en az döner kebap kadar lezzetli birçok yemeğe sahiptir ve gastronomi gezginler tarafından keşfedilmeyi bekliyor.
Yeme içme aktivitelerinden keyif almayı hedefleyerek yola çıkan ve bunun için kaynak yaratan gezginlere yetenekli aşçılarımızın sunumuyla Türk mutfağının en seçkin yemeklerini sergileyerek tanıtmak için yeni gezi rotaları oluşturmalıyız.
Nihayetinde her biri ulusal değer olarak görülebilecek ve hatta küresel dünyaya entegre olabilecek daha birçok gastronomik değerimiz var.
Bu zenginliği kullanarak güçlü ve kapsayıcı bir toplum olma imajını öne çıkararak tüm dünyaya gösterebiliriz.
Döner diplomasisi modelini birazda böyle değerlendirmek gerekir!
Not: Yazının sorumluluğu yazarına aittir. www.turizmajansi.com ile bağlantı kurulamaz; doğacak hukuki sonuçlardan site sorumlu değildir.