Bugüne kadar yaşadığımız krizlerden bir şekilde çıkmayı başarmış, hatta beklenilenin aksine krizi fırsata çevirip büyümüş bir sektörün mensubu olarak, şunu net gördüm ki bu krizi basit ve sıradan önlemlerle atlatmamız mümkün değildir. Geçenlerde bir meslektaşımız beyanatında “Sektör siyasi ve jeopolitik gelişmelere hazırlıksız yakalandı” demişti. Gerçekten de öyle oldu ve şaşkınlığımız biraz da bundan kaynaklanıyor.
Aslında hiç moral bozmaya gerek yok. “Her kriz yeni bir fırsat doğurur” şevkiyle 35 yıllık geçmişi olan Türk turizmi için, ilk defa elle tutulur ciddi bir yapılanma içine girip, bu krizi de fırsata çevirebiliriz. Bugün görüyoruz ki krize yönelik tedbirler hiçte yeterli değil. Sanki krize karşı sektöre destek veriliyor “muş” gibi bir hava var. Bu kriz öyle sıradan tedbirlerle atlatılamaz. Hazır fırsatımız varken, bu kez varsayımlar, popülist yaklaşımlar ve ezbere dayalı tedbirler yerine, kalıcı, ayakları yere basan ve bilimsel yaklaşımlarla hareket etmeliyiz. Yeniden yapılanma hamleleri için tepeden inme dayatmalar yerine sektör temsilcileri, STK’lar ve bürokrasisi ile birlikte diğer tüm turizm paydaşlarının katkısı alınarak herkesin elini taşın altına koymasını sağlamalıyız.
Bu vesile ile yönetim kurulu üyesi olduğum Seyahat Acenteleri Yöneticiler Derneği (SAYD) ve Spor Turizm Derneği (STB) olarak tüm üyelerimiz ile birlikte bu yazıda bahsettiğim ve bir an önce ele alınması gereken çalışmalara katkı sunmaya hazırız.
Nasıl bir yapılanma içine girmeliyiz?
Teknolojik gelişmelerin getirdiği yeniliklerle birlikte dünya seyahat pazarının hızla büyüdüğü bir dönemdeyiz. Turizm artık lüks tüketim olmaktan çıkmış ve zorunlu ihtiyaca dönüşmüştür. Bu dönüşüm sektörü birçok meslek grubu ile girift hale getirmiştir. Dijital dünyayla birlikte ortaya çıkan rekabet kurallarına ayak uyduracak bir sektör için yeniden yapılanma kaçınılmazdır.
Mevcut turizmle ilgili yasalarımız ve hukuki altyapımız, dijital tatil satış ve pazarlama dünyasında mevcut ihtiyaçları karşılamaktan çok uzaktır. Bütün bunlar dikkate alınarak ve belki de önümüzdeki en az 50 yıllık geleceği de öngörecek şekilde, fiziki ve hukuki altyapıyı oluşturmalıyız. Müşteri, acente, konaklama sektörü ve tedarikçi firmalara kadar tüm kesimleri kapsaya yeni bir “turizm meslek yasası” düzenlemeliyiz.
Turizm ülke ekonomisine direkt katkısıyla başlı başına ayrı bir branştır ve her yönüyle kendi dinamikleri içinde değerlendirilmelidir. Döviz kazandırıcı, istihdam sağlayıcı, birçok meslek grubuna iş alanı sağlaması ve ülke tanıtımı gibi birçok maddi-manevi katkı yapan bir sektör artık kendi yasasıyla ve kendi odasıyla yönetilmelidir.
Turizm işletmelerinin çok büyük ve hantal bir yapıya bağlı olarak örgütlenmesi ve alakalı-alakasız birçok meslek grubu ile aynı kefeye konularak yönetilmesi abes olmaya çoktan başlamıştır. Tıpkı “Deniz Ticaret Odası” gibi turizmcinin kendi meslek odasıyla yola devam etmesi artık kaçınılmazdır. O nedenle bir an önce “Turizm Ticaret Odası” kurulmalı ve bu oluşumla sadece kendi mesleki sorunlarına ve çözümlerine odaklanmalıdır.
Turizm STK’larına seçilecek yöneticiler liyakat esasına göre ve hiçbir akçeli işi olmayan kişiler olmalıdır. Layıkıyla yönetilen STK’lar cesur olmalı ve düşüncelerini hiçbir endişe duymadan ortaya koymalıdır.
Turizm STK’ları sektör öncülüğünü eline almalı yeni kaynak pazarların yaratılmasından tutunda ürün yelpazesinin genişlemesine katkı yapan projeler oluşturmalıdır. Oluşturulan projelerde devlet gözetmen pozisyonunda olmalı ve gerektiğinde maddi-manevi desteklemelidir.
İsraf yaratan yerli yersiz yatırımları önlemek ve sektör dinamiklerinin daha efektif kullanılması için yeni tedbirler alınmalıdır. Bazı turistik bölgelerdeki yatak arzının kontrol altına alınarak bir süreliğine sadece ihtiyaç duyulan turistik bölgelere müsaade edilmesine kadar birçok yapısal tedbirler ve planlamalar oluşturulmalıdır.
Bugün bakanlığın, turizm STK’larının ve belediyelerin turizm ile ilgili istatistiklerine baktığınızda, çok ayrı sonuçlar görürsünüz. Bunun için gerçeğe uygun bilimsel istatistikler tutulmalıdır.
Yıllardır konuşulan ama bir türlü yol kat edilemeyen turizmin çeşitlendirilmesine yönelik tedbirler artırılmalıdır. Hala hazırda tamamen bireysel gayretlerle yapılan bisiklet, spor, dağcılık, trekking, yayla gibi daha birçok turizm çeşidi özel destek paketi programlarına alınarak desteklenmeli, bu turizm çeşitlerinin yığınla olan sorunları bir an önce giderilmelidir.
Hizmet ihraç eden bir sektör olan turizm, sürekli hareket halindedir. Hafta içi ve hafta sonu fark etmeden, yedi gün yirmi dört saat canlı olduğunu unutmamalıyız. Yurtdışında bulunan ve liyakat esasına göre atanmış turizm ataşelikleri, STK’lar ve sahada bulunan sektör temsilcileri ile ortak hareket ederek, yeni turizm kaynakları geliştirecek yeterlilikte olmalıdır. Yurtiçinde bulunan turizm bürokrasisi de güncel operasyonel sorunları ve diğer anlaşmazlıkları çözmek için her türlü donanıma sahip olmalıdır. Bu nedenle turizm il müdürlükleri tıpkı jandarma mesleğinde olduğu gibi zaman ve mekân farkı gözetmeden çalışacak ve olayları anında denetleyebilen mobilize ekipler oluşturmalıdır.
Ülkemizin bulunduğu mevcut durumu itibariyle tıpkı diğer sektörlerde olduğu gibi Turizm sektörü için de yerli ve milli kavramının üzerinde durulmalıdır. Turizm sektörü ihtiyacı olan ve her koşulda rekabet edebilir yerli operatörlerini oluşturmalıdır. Ayrıca devlet tarafından yurtdışından ülkemize yolcu getiren yerli ve yabancı operatörleri destekleyecek kalıcı ve etkin çözümler sağlanmalıdır.
Hemen yapılması gerekenler ne olmalıdır?
Bugün Avrupa pazarında yaşadığımız krizi oluşturan asıl sorun, siyasal sebepler ve daha sonrada güvenlikle ilgili endişelerdir. Ülkemizle ilgili ciddi derecede negatif algı yaratan bu sorunların olduğu bir ortamda Sayın Cumhurbaşkanımızın geçen günlerde başlattığı “komşunu da al gel” kampanyası şu aşamada başarılı olma şansı çok düşüktür.
Siyasal ve güvenlikle ilgili olan bir sorunun çözümü için turizm sektör temsilcilerinin çabası da asla yeterli olmayacaktır. Kaldı ki müdahale edilmez ise bu krizin uzun yıllara yayılma eğiliminde olduğu da kaçınılmazdır. O nedenle devletimize çok önemli görevler düşmektedir.
Devletimiz tüm kurumlarıyla birlikte sorunun detaylarına inerek negatif algıyı ortadan kaldıracak eylemler ve söylemler geliştirip uygulamaya sokmalıdır. Söylemlerin anlaşılır olması için bize özgü olmaktan ziyade o ülkenin bakış açısına ve değer yargılarına göre geliştirmeliyiz. Kısaca, klasik reklam ve tanıtım faaliyetleri yerine direkt hedef pazardaki potansiyel müşterilere dokunacak elle tutulur PR çalışmaları yapılmalıdır.
Devletimiz hem hedef pazardaki yazılı ve görsel basının yanında sosyal medyayı da kullanmalıdır. Sosyal medya, yazılı-görsel basındaki oto sansür ihtimaline karşı ve hem de sanal alemin tüm dünyada çok etkin olması nedeniyle sonuna kadar kullanmalıdır. Yurtdışından ülkemize yönelik negatif algının Sayın Cumhurbaşkanımız üzerinden oluşturulduğu düşünülecek olursa, bizzat sosyal medya kanallarıyla hedef kitleyi ikna edecek şekilde Sayın Cumhurbaşkanımızın özenle seçerek vereceği olumlu mesajlar, negatif algıyı hızlı bir şekilde değiştirecektir. Bu mesajlar belki de şu aşamada devletimiz tarafından sektörümüze verilmesi düşünülen teşvik ve yardımlardan daha fazla katkı sağlayacaktır.
Sonuç olarak;
Pastadan daha fazla pay almak için herkesin kıyasıya rekabet ettiği global bir dünyada yaşıyoruz. Bu sefer işimiz daha zor. 90’lı yıllarda İspanya ve Yunanistan gibi çok büyük rakipler bizi kaale almamanın cezasını çektiler ve geçen süre içinde onlar için güçlü ve can sıkıcı bir rakip olduk. O yıllarda hızlı, pratik ve doğru hamlelerle onların tekelinde olan Avrupa, Batı Asya ve Ortadoğu gibi pazarlar için çok önemli bir tatil destinasyonu haline geldik.
Bugün rakipler bize karşı daha sert ve acımasız olacaktır. Hem bölgesel bazda ve hem de karakteristik özelliklerimiz itibariyle çok büyük turizm potansiyeline ve dinamizmine sahibiz. Ancak sert bir rekabete hazır olmak için yukarıda değinmeye çalıştığım tedbirlerle sektörel inovasyonu tamamlamalıyız. Belki de bu kriz sayesinde radikal değişimi ve hatta dönüşümü yapmak için en doğru zamandayız.
Not: Yazının sorumluluğu yazarına aittir. www.turizmajansi.com ile bağlantı kurulamaz; doğacak hukuki sonuçlardan site sorumlu değildir.