Haftalardır covid-19 gibi bir düşmana karşı mücadele veriyoruz. Üretimin, ticaretin ve ulaşımın durduğu, ülkelerin tek tek kapılarını kapatıp dünyaya karşı izole olduğu bir ortamda, işi gücü bırakıp TÜRSAB’a saldıran bir kesimin, hiç hız kesmeden bu dönemi değerlendirmeye çalışıyor.
TÜRSAB’a yapılan bu saldırılar aslında bizim için hiç sürpriz olmadı. Sürpriz olan, covid-19 nedeniyle turizm sektörünün can çekiştiği bugünlerde bile, TÜRSAB’ı ele geçirmek isteyen birilerinin, hız kesmeden operasyonlarına canhıraş devam etmesidir.
Biz bu saldırıların olacağını 2019 Kasım ayından beri biliyoruz. Hatta daha evvelinden bu saldırının bütün simülasyonlarının yapıldığını da biliyoruz. Hemen hemen her şey Kasım ayında öğrendiğimiz gibi seyrediyor.
Neydi bu simülasyonlar?
Birincisi simülasyon seçimi kazanmaya yönelik hamlelerdi. Önce tüm muhalifler itinayla bir araya toplandı. Yukarıdan bir el ile hepsi birleştirilerek, muhalefeti dizayn etti. Bu da yetmedi, ibra olmamış devrik başkanı da yanlarına alarak TÜRSAB seçmeni manipüle edilmeye çalışıldı. İlkesel olarak asla bir araya gelmemesi gereken insanlar nasıl olduysa alelacele bir araya toplandı. Kazanmak için her yolu mubah sayan bu zihniyetin yapabileceklerini de görmüş olduk.
İkinci simülasyon ise kaybedilen seçimin ardından yapılacaklara aitti. Dedik ya TÜRSAB’ı ele geçirmekten asla vazgeçmeyeceklerdi. Bunun için yemin içmişlerdi. Neydi bu ikinci simülasyon? Seçimi ezici bir çoğunlukla kazanan 24. Dönem TÜRSAB Yönetimini bıktırıp usandırma politikalarını uygulamaya koyarak, yönetimini çalıştırmamaktı. İşte bu iki simülasyon ile 2019 yılında yola çıkan zihniyet malumunuz üzere 1 Aralık günü büyük bir hezimete uğrayarak seçimden umduğunu bulamamış ve akabinde planın ikinci safhasını devreye sokmuştu.
Aslında bu simülasyonların temeli geçen Mayıs-Haziran aylarında atılmıştı. İlk hedef 1618 sayılı yasanın yerine hazırlanan yeni yasa taslağını meclise göndertmemekti. Sayın Mehmet Ersoy tüm kamuoyu önünde tam üç ayrı tarih için söz verdiği halde yeni yasa taslağını meclise göndermeyerek sözünü tutmamış ve TÜRSAB’ı kendi çıkarları için kullanmaya çalışan bir avuç kişini değirmenine su taşıyan konuma düşmüştür.
Bu kesim her şeyi öyle manipüle etmiş ki TÜRSAB üyelerinin menfaatine olacak şeyleri bile, sırf bu dönemki TÜRSAB yönetimine artı puan yazmasın diye engellemeye çalışmıştır. Maalesef Sayın Mehmet Ersoy da bu oyunlara alet edilmiştir hatta bu oyunun merkezi haline getirilmiştir. Bu oyuna başından gönüllü mü yoksa gönülsüz mü katıldı bilinmez, ancak onun artık bu oyunun baş rolünde olduğu, her türlü algıyı makam ve şirketinin reklam gücüyle medya üzerinden yönettiği açıktır.
TÜRSAB’ın mevcut yönetim kurulu, 21 ayda edinilen TÜRSAB deneyimleri ile işe koyulup yeni projelerin planlamasını yaparken, ilk karşı hamle Ersoy’un talimatıyla atanan 8 kişilik bakanlık denetmenleri olarak geldi. Eşgüdümlü olarak TÜRSAV vakfına da atanan müfettişlerin öncelikle 2017-2019 dönemini incelemesi de bizi şaşırtmamıştır.
TÜRSAB, bu denetimlerin neden yapıldığını bugüne kadar hiç sorgulamadı. Ama bugün TÜRSAB’ı didik didik inceleyen zihniyetin, 18 yıl bu kurumu yönetmiş ve kurumu 560 milyon lira zarara uğrattığı Maliye bakanlığı müfettişlerince tespit edilmiş ve dosyası savcılığa intikal etmiş Başaran Ulusoy dönemini hiç merak etmemiş olmasını yadırgamıştır.
TÜRSAB’ın bugünlerini denetlemeyi görev edinenlerin içinde vergi kaçakçılığından tutun da evrakta sahtecilik ve kamuyu zarara uğratmak da dahil ağır cezalık birçok kusur tespit edilen Ulusoy dönemini araştırmayı akıl edememiş olması mümkün mü?
Maliye Bakanlığı’nın tespit edip cumhuriyet savcılığına suç duyurusunda bulunmasından neredeyse iki yıl geçmiş olmasına rağmen, neden davanın açılmamış olduğunu merak etmeyenlerin, birdenbire değişim ekibinin iktidar dönemlerini didik didik araştırmaları sadece bize mi garip geliyor?
TÜRSAB’ı görmezden gelerek hatta bütün iletişim kapılarını TÜRSAB’ın yüzüne kapatarak iş yapmamın kime ne faydası olacaktır? İstanbul’a her gelişinde sürekli taksicilerle ve bir avuç kişinin kişisel menfaatleri için kurulmuş bir derneğin yöneticisi ile görüşerek sektörü yönetme çabalarının başarıya ulaşamayacağı aşikardır.
Millet ne dertte, makam sahibi ne dertte?
Firuz Bağlıkaya başkanlığında yola çıkan “Değişim Ekibi” yoluna devam ediyor. 18 yıl boyunca çok kötü yönetilmiş bir kurumu devraldığı Mart 2018’den bu yana hacizlerle borçlarla uğraşarak 2019 Aralık ayındaki olağan genel kurulunu gelerek delegenin karşısına çıktı. Kuruma şeffaflığı aşılamaya çalışarak yaptığı tüm harcamaları aslını gizlemeden genel kurul üyelerinin önüne serdi.
Başaran Ulusoy döneminde bir bütçesi dahi olmayan kurum şimdi bütçe fazlası verdiği gibi Ulusoy döneminden kalma borçları da ödemeye başlamıştır. Üstelik elinde hiçbir ticari işletme olmadan sadece aidat ve belge gelirleriyle hem yıllık giderlerin karşılamış ve hem de Ulusoy döneme ait 60 milyon TL borç ödemiştir.
TÜRSAB Yönetim Kurulu, tüm çalışanlarıyla beraber kurum içinde yapılan her çalışmayı tek tek ele alarak, olabilecek her türlü zafiyetleri gidermeyi öncelikli prensip olarak belirlemiştir. 2020 yılını tasarruf yılı ilan ederek üyelerine herhangi bir hizmet kısıtlamasına gitmeden birçok alanda tasarrufa gitmiş ve maliyetleri düşürerek bütçe fazlası vermeyi amaçlamıştır.
Değişim ekibi olarak göreve geldiği Mart 2018’den bu yana, yaklaşık 25 aylık görev süresince, bugün TÜRSAB yönetimini yolsuzluk, usulsüzlük gibi yüz kızartıcı suçlarla itham edemeyen zihniyet Ulusoy döneminden kalma geçmiş dönemin borçlarıyla itham ederek algı oluşturma çabaları beyhude kalacaktır.
Gerek Firuz Bağlıkaya ve şirketleri üzerinden, gerekse TÜRSAB üzerinden saldırıya geçip kurumu ve onun 10 binden fazla üyesini hedef alanlar, gün gelecek yaptıklarının karşılığını yine TÜRSAB’ın sağduyulu üyelerinden alacaktır. Hiçbir algı, hiçbir engel bugünkü yönetiminin moralini ve motivasyonunu bozamamış, bilakis daha büyük bir hırs ve disiplinle görevine devam etme yönünde motive etmiştir.
Genel kurulda delegenin oyunun yüzde 65’ini alıp, güven tazeleyerek yoluna devam eden Firuz Bağlıkaya ve yol arkadaşlarını izlemeye devam edin. TÜRSAB her türlü ahlak dışı müdahale girişimine rağmen sapasağlam ve ahlaki değerleri ön planda tutarak yoluna devam edecektir.
Türk milleti olarak birlik ve beraberlik içinde olmamız gereken bir dönemde, başta Cumhurbaşkanımız olmak üzere, ülkemizi yönetenlerin tüm mesaisini ve konsantrasyonunu başımıza gelen covid-19 belası ile mücadeleye verdiği bir dönemdeyiz. Ortalık toz duman olduğu bir anda turizm sektörüne çözüm aramak yerine, sanki yapacak başka işleri yokmuş gibi her fırsattan istifade ederek, kişisel husumetlerini, makam ve maddi gücünü birliğimiz ve vakfımıza karşı kullanması doğru bir iş midir?
Görev süresi boyunca turizm sektörüne yönelik her hamlesi tartışılan, otelcisinden yeme içme sektörüne, havacılık sektöründen seyahat acentelerine tüm turizm sektörünü karşısına alarak, emanet makamını ve şirketinin maddi gücünü kullanarak kendi sektörü ile kavga halinde olanlar, günü gelince hatanın aslında sektörde olmadığını görecektir.
Maalesef o zamana kadar hem turizm sektörü ve hem de Türkiye kaybedecektir.
Not: Yazının sorumluluğu yazarına aittir. www.turizmajansi.com ile bağlantı kurulamaz; doğacak hukuki sonuçlardan site sorumlu değildir.
Yorumlar
Can Can
22 Nisan 2020, Çarşamba 11:15
haydar Dursun
21 Nisan 2020, Salı 10:08
Faysal Altun
14 Nisan 2020, Salı 10:24
haydar dursun
12 Nisan 2020, Pazar 11:11
Hüsamettin YILDIZ
12 Nisan 2020, Pazar 07:29
Selma Yılmaz
12 Nisan 2020, Pazar 05:51
Mehmet Erkan Bulguroğlu
12 Nisan 2020, Pazar 05:30
Cemal ALYAMAÇ
12 Nisan 2020, Pazar 04:02
+ Yorum Yaz