Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası uzmanlarınca hazırlanan ve kurumun web sayfasında yayınlanan “Turizmin büyüme ve istihdam üzerindeki etkilerini” irdeleyen yazısını turizme ilgisi olan ve olmayan herkesin okumasını tavsiye ederim.
12 Temmuz tarihinde yayınlanmış olan bu yazıda milli gelir içerisinde kayda değer bir paya sahip olan yabancı ziyaretçilerden elde edilen turizm gelirlerinde oluşabilecek iyileşmelerin cari denge, iktisadi faaliyet ve istihdam üzerinde doğrudan ve bağlantılı sektörler aracılığı ile dolaylı olarak belirgin etkileri olduğu belirtilmektedir.
Kısaca turizm sektöründe yüzde 10’luk bir artışın gayrisafi yurtiçi hasıla büyümesi üzerindeki etkisinin yaklaşık yüzde 1 puan olduğu saptanmıştır.
Merkez Bankası’nın bu araştırmadan da görüleceği üzere turizm sektörünün ülke ekonomilerine ve toplum refahına yaptığı katkıların ne kadar önemli olduğu yadsınamaz bir gerçektir.
Yıllık büyüme oranları yüzde 4 ile 6 civarında olan Türkiye gibi gelişmekte olan ülkeler için yurtdışından gelen turistin ne kadar önemli olduğunun, her seferinde altını çiziyoruz. En son geçen ayki yazımda da bunu etraflıca yazmıştım. Sadece kalkınma açısından değil istihdamda da önemli işlevi olan turizm sektörü için yapılması gereken çok fazla şey varken, bugün salgın koşullarında sahipsizliğin tam ortasında yalnız ve kırgın bir şekilde yoluna devam etmeye çalışıyor.
Türk turizm sektörünün lokomotifi seyahat acentalarıdır…
Ne kadar önemli bir sektör olduğunu her seferinde altını kalın çizgiyle çizdiğimiz turizm sektöründeki ana kolon işlevini gören seyahat acentalarıdır. Türkiye genelinde 12 bin civarında ve yirmiye yakın farklı yelpaze içinde çalışan seyahat acentaları bu sektörün lokomotifi görevini her seferinde başarıyla yerine getiriyor.
TÜRSAB’ın yapmış olduğu iki ayrı çalışmadan çıkan sonuçlara göre mevcut acentalarımızın yaklaşık yüzde yirmi beşi incoming yapan acentalardan oluşuyor. Yani yaklaşık 2500 tane seyahat acentası yurtdışından yolcu getirerek ülkenin döviz rezervlerine katkı sağlıyor.
Kimisi spor turizmi adı altında sporcu getiriyor, kimisi kültür turu adı altında kültür grupları getiriyor. Aktif turizm, ulaştırma, gastronomi, iç ve dış turizm, avcılık, sağlık, kruvaziyer, yat turizmi, toplantı, sejour ve benzeri yaklaşık yirmiye yakın farklı yelpazede; kimisi bir yolcu kimisi bir milyon yolcu getirerek çeşit çeşit turizm faaliyetleri ile ülkenin döviz girdisine, dolayısıyla kalkınmasına katkı koyuyor.
2019 rakamlarına göre Türkiye’ye yurt dışından gelen yolcunun yüzde 92’sini işte bu seyahat acentalarının bir kısmı getiriyor. Hani Sayın bakanın her seferinde hakir gördüğü gibi öyle sadece 50-100 seyahat acentası değil, neredeyse tamı tamına 2500 seyahat acentasından bahsediyoruz.
Hazreti Ali, “bana bir harf öğretenin kırk yıl kölesi olurum” diyor ya, işte yurtdışından bir yolcu ile bir Euro getiren de bir milyon yolcu ila 1 milyar Euro getiren de bu ülkenin kalkınması için o kadar makbul olması ve taktir edilmesi gerekiyor.
Sektörün başarıları görmezden geliniyor!
Yukarıda bahsetmiş olduğum yaklaşık 2500 tane seyahat acentasının önemini 2019 rakamları ile kıyaslamaya devam edecek olursak o yıl yapılan 45 milyon yolcu ve 36 milyar dolar döviz girdisinin kaba taslak bir hesapla neredeyse 32 milyar doları yurtdışındaki partnerlerinden Türkiye’deki seyahat acentalarının banka hesaplarına gelmiş ve oradan otellere ve sektör tedarik firmalarına aktarılmış gözüküyor.
İşte seyahat acentaları Türk turizminde bu kadar önemli bir görevi üstleniyor. Kaldı ki pandemi koşullarında yurtdışından gelen yolcunun neredeyse tamamı bir seyahat acentası organizasyonuyla ülkemize gelmişken burada sektörün ana kolon görevini üstlenen incoming yapan acentalarımızın hakkını vermemek ve görmezden gelmek neye ve kime hizmet etmektedir?
Hele bunu ülkenin kültür ve turizm bakanı sıfatıyla yapmak ve bu meslek grubunu hakir görmesi Türk turizm sektörü adına ne kadar acı! Hem seyahat acentaları ve hem de sektörün diğer dinamiklerinin başarıları görmezden geliniyor. Bu başarılar ödüllendirilmediği gibi birtakım vergiler uydurulup sektörün önü tıkanıyor.
Bayram dönemini göz kulak olmakla, büyütüp geliştirmekle yükümlü olduğu turizm sektörü yerine başka bakanlıkların sorumluluk alanında olan taksici esnafıyla geçiren ve onların dertleri ile dertlenen Türkiye’nin Kültür ve Turizm bakanından bahsediyorum. İşte turizm sektörü ile o kadar alakadar bir bakanımız var.
Söz konusu sektörü söğüşlemekse her türlü vergi türünü uydurup sektörün ümüğünü sıkacaksın ama söz konusu sektörün derdine, sıkıntısına geldiğinde seninle alakası olmayan esnafla bayramlaşıp dertleşeceksin.
Gönül isterdi ki bayramını taksici esnafı yerine asıl işi olan turizm sektörü esnafı ile geçirip turizmcinin sorunlarını dinlesin, dertleri ile dertlensin. Hangi turizmci istemez ki?
Bir turizmci olarak doğrusu taksici esnafını çok kıskandım!
Sağlıcakla kalın,
Not: Yazının sorumluluğu yazarına aittir. www.turizmajansi.com ile bağlantı kurulamaz; doğacak hukuki sonuçlardan site sorumlu değildir.
Yorumlar
Mustafa Yahyaoğluk
25 Temmuz 2021, Pazar 08:05
+ Yorum Yaz