Akdeniz ve Ege kıyılarına gelen zengin gezginleri görünce, turizm ahalisi olarak, baharın müjdeleyicisi leylek görmüş kadar sevindik.
2020’nin ardından baktığımızda Covid-19 salgının gölgesinde yaşanan sıra dışı ve benzersiz bir yıl oldu.
Dünyanın en iyi seyahat destinasyonlarının ulaşım, konaklama, yeme - içme vb gibi her aşamada temizlik, hijyen, mesafe kurallarının kontrol altına alınması ve atlanmadan uygulanmasında yetersiz kalması, zengin gezginlerin ülkemize gelmesine neden oldu.
Türkiye turizmine 41 yıllık bir perspektiften bakıldığında.
80’li ve 90’lı yıllarda siyasi iktidarlar tarafından tatil beldelerinin turizme açılmasını teşvik etmek için yatırımcılara 49 yıllık arazi tahsis hakkı ve bir çok önemli avantajlar sağlayan teşvikler verilmiştir. Turizmin potansiyeline inan iş insanlarının yanı sıra devlete iş yapan ve/veya siyasilere yakın olmak isteyen bazı müteahhitler bu fırsatı değerlendirerek turizme girmişlerdir. Tahsis edilen arazilerin üzerinde inşa edilen tesisler bir bir açılmaya başlarken, turizmin can damarı olan ulaşımın ve altyapının yetersiz olduğunu sonradan fark ettik.
Ülkemizin cennet köşelerini beton yığınına dönüştürdüğümüz gibi tarihi alanları restore edelim derken mahvettik. Bu güzelliklerin bizim olduğunu ve gelecek nesillere taşımak gibi bir sorumluluğumuz olduğunu unuttuk.
Turizmin otelden ve kitle turizminden ibaret olmadığını, tesislerin 12 ay hizmet vermesi için alternatif turizme yönelmemiz ve bununla birlikte zengin gezginleri getirmemiz gerektiğini çark ettik.
Hal böyle olunca şehirlerin turistik bir ürün olarak pazarlanması için çevre, doğa, sosyal, spor, kültürel ve sanatsal imkanlarının olması gerektiği gerçeğiyle yüzleştik.
Şehirlerin pazarlanmasında marka değerinin hayati önem taşıdığını geçte olsa anladık ama kentsel dönüşüm noktasında aksiyon alamadık.
2019’un en çok ziyaret edilen şehirler listesinde Bangkok, Tayland 1. Sırada yer alırken 8. Sırada İstanbul ve 10. Sırada Antalya yer aldı.
Dünya Ekonomik Forumu (WEF)’nun 140 ülkeyi kıyasladığı iki yılda bir yayınlanan “Seyahat ve Turizm Rekabet Endeksi” sonuçlarına göre Türkiye 2018 yılında 44. sıradayken 2019 yılında 1 basamak yükselerek 43. sırada yer aldı.
2019 raporunda ilk 10 TTCI (Travel & Tourism Competetiveness Report 2019) aynı kalırken, İspanya, üst üste üçüncü raporda en üst sırada yer almış, Birleşik Krallık ’ın rekabet edebilirlikteki hafif düşüşüyle yerinin ABD tarafından üstlenilmesine yol açmıştır.
İlk 10, en yüksekten en düşüğe: İspanya, Fransa, Almanya, Japonya, ABD, İngiltere, Avustralya, İtalya, Kanada ve İsviçre. Hindistan (40. Sıradan 34. sıraya), raporda ülkelerin ilk %25'i arasında 2017'ye kıyasla en büyük iyileşmeyi kaydetti. Mısır (74-65.) 36. ile 70. sıralar arasında olan ülkeler arasında en iyi düzelmeyi gösterdi.
Rakip ülkelerle kıyaslandığında deniz, güneş, kum, tarih, kültür, doğa, yöresel lezzetler, servis kalitesi ve yeni tesislerimizle açık ara önde olmamıza rağmen rakamsal verilere bakıldığında dünya turizmine hamallık yapmaktan kurtulamadık.
İspanya, 2019’da Türkiye’nin 3 katı turizm geliri elde etti. İspanya’nın 2019 yılı genelinde elde ettiği turizm geliri 101 milyar dolar. Turist başına harcama ortalama 1.000-USD seviyesindedir. Türk mutfağı ve misafirperverliğinin dünyada popülaritesinin yüksek olmasına rağmen gastronomi gelirimiz her yıl rakip ülkelerin çok gerisinde kalıyor.
Rakamlar yalan söylemez; insanlar rakamlarla yalan söyler" -Mark Twain bu sözünü son günlerde son derece önemsiyorum.
Şehir vizyonunun, çevre, enerji, ekonomi, mobilite, yönetim, insan ve yaşam gibi alanlarda etkin bir şekilde uygulanarak farkındalık yaratılması, zengin gezginlerin şehirlerimizin marka değerine bakış açısını belirlemekte ve tercihlerinde önemli rol oynayacaktır.
Sağlıcakla kalın…
Not: Yazının sorumluluğu yazarına aittir. www.turizmajansi.com ile bağlantı kurulamaz; doğacak hukuki sonuçlardan site sorumlu değildir.
Yorumlar
sefahattincelik@gmail.com
23 Nisan 2021, Cuma 08:57
+ Yorum Yaz