ABD ile Türkiye’nin vize hizmetlerini karşılıklı olarak askıya almasına neden olan krizde üçüncü hafta tamamlanırken geçen hafta iki tarafta da görülen iyimser hava yerini soru işaretlerine bıraktı.
ABD Dışişleri Bakanlığı’nın Avrupa ve Avrasya’dan Sorumlu Müsteşar Yardımcısı Jonathan Cohen’in geçen haftaki Türkiye ziyaretinin hemen ardından Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın ABD’yi hedef alan eleştirilerinde tonu yükseltmesi Washington’da kafaları karıştırdı. Kulislerde ‘Türkiye’de sistemdeki birileri krizin bitmesini istemiyor mu?’ sorusu soruluyor.
Ankara: “3 kişi dışında kimseyle ilgili soruşturma yok”
Türk tarafı son iki hafta içinde iki ülke arasında güvenin yeniden tesisi için iyi niyet jesti olarak yorumlanabilecek bir dizi adım attı. Cohen’in ziyaretinden hemen önce Metin Topuz’un avukatıyla görüşme yapmasına izin verildi. Cohen’in Türkiye’ye vardığı günün akşamında Mete Cantürk’ün Amasya’da gözaltına alınan eşi ve kızı serbest bırakıldı. Türkiye’de tutuklu olan 12 Amerikan vatandaşından beşinin aileleriyle görüşmesi de sağlandı. Ankara geçen haftaki görüşmelerde halen tutuklu olan Metin Topuz ve Hamza Uluçay ile ifadeye çağrılan Mete Cantürk dışında hiçbir ABD personeliyle ilgili bir soruşturma olmadığını bildirdi.
Kriz ancak iki şekilde çözülür
ABD tarafının geçen haftaki ‘ilerleme sağladık’ açıklamaları bu adımlar üzerine geldi. Ancak söz konusu adımların Washington’ın vize askısını kaldırması için yeterli olmadığı belirtiliyor. ‘Masaya önkoşul koymadık’ diyorlar ancak Amerikan tarafına göre kriz ancak iki şekilde çözülebilir; ya Metin Topuz ve Hamza Uluçay serbest bırakılacak ya da ikisinin de iddia edildiği gibi yasadışı faaliyetlere ve terörizme karıştığı kanıtlanacak.
ABD’li heyet tape sordu Ankara ‘yok’ dedi
Hürriyet’ten Cansu Çamlıbel imzalı habere göre; ABD Müsteşar Yardımcısı Jonathan Cohen başkanlığındaki heyetin Türkiye ziyareti sırasında Ankara Metin Topuz’un neden tutuklandığına ilişkin bir kanıt sunmadı. Türk tarafının masadaki tek argümanı ‘FETÖ firarisi Zekeriya Öz ve Sümeyye Erdoğan’ın telefonlarını dinleyen bazı FETÖ sanıklarıyla çok sayıda telefon görüşmesi tespit edildi’ olunca Amerikan tarafı söz konusu görüşmelerin tapelerinin olup olmadığını sordu, ‘hayır’ yanıtını aldı. Türk tarafı ABD’nin kanıt beklentisine karşılık ‘Kanıtlar mahkemenindir sizinle paylaşamayız’ yanıtını verdi.
İki tarafın beklentileri arasındaki makas açık
Şu an için görüşmeler Dışişleri Bakanlıkları üzerinden yürüyor. Türk basınındaki spekülasyonların aksine Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın ABD Başkanı Donald Trump’tan bir telefon görüşmesi talebi olmamış. Sorun diplomasiyle çözülmeye çalışılıyor ancak işler Ankara’nın ‘kısa sürede çözülür’ beklentisini karşılayacak bir hızda ilerlemiyor. Özetle Washington ‘çalışanlarımızın serbest kalacağına ve başka kimsenin tutuklanmayacağına dair garanti verin’ diyor, Ankara ‘mahkemeler adına bir taahhütte bulunamayız’ yanıtı veriyor. Washington ‘O halde adamlarımızın terörist olduğuna dair somut kanıtlarınızı bizimle paylaşın’ diyor, Ankara ‘kanıtlar mahkemelerindir, paylaşamayız’ diyor. Ankara’nın pozisyonunda değişiklik olmaması halinde ABD’nin Türkiye’deki vize hizmetlerine geri dönmesini beklemek gerçekçi görünmüyor.