Dünya Turizm Örgütü (DTÖ) bölgesel ya da küresel bir kriz olmadığı sürece turizm sektörünün her yıl büyümeye devam edeceğini öngörüyor ve bu doğrultuda raporlar yayınlıyor.
Türkiye’de DTÖ’nün söylemlerine paralel turizm pazarındaki büyümeden payını alıyor. Yani artan turist sayılarımızda öyle sürpriz bir şey yok!
Sayılarda sürpriz yok ama bazıları bunu rekor söylemleriyle süsleyerek çok önemli başarılar yakalamış gibi kamuoyu meşgul ediyor.
Tamam, başarıyı ölçmek önemlidir. Ama turizmi salt gelen yolcu sayılarıyla değerlendirmek, sadece oraya odaklanmak popülizmden başka bir işe yaramaz.
Yapılması gereken şey pazardaki büyümeden aldığınız payın rakiplerinizin aldığı payla kıyaslamaktır. Ancak böyle bir kıyaslama farkınızı ortaya çıkarır.
Diğer bir tabirler siz ne kadar çok gol atarsanız atın rakiplerinizle aranızdaki puan farkı şampiyonu belirleyecektir.
*
Turizm, turiste rehavet vaat ederken bu mesleği icra edenlerle işleyişinden sorumlu olanların rehavete kapılması için hiç de uygun bir iş değildir.
Sektörün geleceğini planlamak yerine rekorlara odaklanmak bu alanda her şey çok yolundaymış gibi bir algı yaratıyor.
‘Nasıl olsa turizm iyi gidiyor’ düşüncesiyle kamuda oluşan rehavet, ulaşım ve altyapı gibi acil çözülmesi gereken sorunların ıskalanmasına sebep oluyor.
Böyle bir anlayış sektörünün geleceğini tehlikelere açık hale getiriyor.
Öte yandan bizim için bugüne kadar avantaj olarak gözüken şeylerin artık avantaj olmaktan çıkmaya başladığı bir döneme giriyoruz.
Bu süreçte gereksiz düzeyde iyimserlikleri bir tarafa bırakarak daha gerçekçi eylemler içinde olmak zorundayız.
Aksi halde sektörün önünde duran sorunları çözüp yeni rekabet şartlarına hazırlanmak mümkün olmayacaktır.
Yarım asırlık bir başarı hikayesiyle bugünkü rakamlara ulaşan Türk turizm sektörünün daha ileriye gitmesi için yeni bir yol haritasına ihtiyaç var artık!
*
Turizmde iştah kabartan finansal hareketlilikten pay almak isteyenlerin sayısı her geçen gün artıyor.
Yeni destinasyonlarla güçlü rakiplerin oyuna dahil olduğu bir dönemde olağan büyümenin çığırtkanlığını yaparak zaman kaybedemeyiz.
Mısır, Tunus, Fas gibi ülkeler atağa kalkarak daha ucuz tatil anlayışıyla bizi zorlarken, Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri gibi ülkelerin yeni destinasyon projeleri lüks segmentteki rakiplerimiz olmaya başladı.
Ekonomik parametreler, yeni destinasyonlar, moda trendler, müşteri profiline bağlı beklentiler gibi birçok faktörün etkisiyle turizm anlayışı da değişiyor.
Önümüzdeki birkaç yıl içinde turizmdeki rekabet yeni boyutlar kazanacağı aşikâr. Türkiye’nin kızışacak rekabete hazırlıklı olması gerekiyor.
Turizmde sahip olduğumuz avantajları koruyabilmek için köklü bir şekilde değişime ve dönüşüme ihtiyacımız var.
Artık zamanı geldi, 2025 turizmdeki değişimin ve dönüşümün başlangıcı için en uygun zaman!
Hem de hiç vakit kaybetmeden!
*
Değişen pazar koşullarına uyum sağlamak için hem kamunun hem de sektörün yapması gerekenler var.
Öncelikle şeffaf ve dinamik bir pazarlama ağı oluşturmaya odaklanmalıyız. Eski moda satış ve pazarlama stratejilerini bir kenara bırakmalıyız.
Konaklama işletmelerine finansman kolaylığı sağlıyormuş gibi gözüken ama aslında dünyanın en pahalı kredisi gibi çalışan ön ödemeli, garantili veya tek yetkililik anlaşmalarından vaz geçmeliyiz.
Sektör içindeki çürükleri eleyerek işini düzgün yapanlarla iş birliğine gitmeli ve turizmdeki etik anlayışı geliştirmeliyiz.
Yapısal sorunlar giderecek ve turizm sektörünün anayasası olarak kabul edilecek hukuki adımları atmalıyız.
Turizm meslek tanımını yaparak, eğitimden istihdam koşullarına kadar işveren ve personel ilişkilerini belirleyen bir turizm meslek yasası çıkarmalıyız.
Seyahat Acentası, otel ve sektöre yönelik çalışan diğer aktörler arasındaki ilişkileri düzenleyecek denetim mekanizmaları oluşturmalıyız.
Aynı destinasyona yeni tesisler yapıp kendi kendine rakip yaratmak yerine başka destinasyonlara açılarak kurumsal ufku geliştirmeliyiz.
Antalya gibi konaklama konusunda gelişmiş destinasyonlarda yeni otel yatırımlarını yavaşlatmalı ve mevcudu geliştirerek kârlılığı arttırmalıyız.
Turistik bölgelerdeki ulaşım ve altyapı yatırımlarını turizmin gelişimine göre planlayıp çok hızlı bir şekilde eksiklikleri tamamlamalıyız.
*
Sürdürülebilir bir turizm için toplumsal ve çevresel faktörlerle barışık olacak anlayışı ana hedef yapmalıyız.
Çocuklardan kadınlara, hayvanlardan ormanlara, doğal miraslardan tarihi dokuya kadar her şeyi koruyup gözetmeliyiz.
Betonlaşmayı kontrol altına almalıyız, plansız yapılaşmayı engellemek için etkin bir çalışma yürütmeliyiz.
Yerel halkla turistin etkileşimini arttırmalıyız. Doğal ve kültürel güzellikleri ortaya çıkaracak ve geliştirecek projeleri teşvik etmeliyiz.
Yerel kültürlerden esinlenerek oluşturulan hikayelerle tanıtım ve pazarlama yapmalıyız.
Zengin Türk mutfağındaki farklılıkları ön plana çıkararak güzergâhlaralar belirleyip gurme turu tanıtımları gerçekleştirmeliyiz.
Nitelikli turist sayısını arttırmak için Türkiye’nin yurtdışındaki olumsuz algısını değiştirecek adımlar atmalıyız.
Mutlu ve huzurlu bir tatil yapmak isteyen turistin güvenlik algısını iyi tahlil etmeliyiz.
Turistin can ve mal güvenliğinin yanında ayıplı mal ve hizmet satmak, fahiş fiyatlarla kazıklamak gibi turisti aldatan gayri ahlaki faaliyetlerin önüne geçecek sert ve caydırıcı tedbirler almalıyız.
Nihayetinde ülkemizi turizm hedeflerinden uzaklaştıracak eksiklikleri derhal gidermeliyiz.
Şunu asla unutmayalım; rekabetin gerisinde kalarak kaybedilen müşteriyi tekrar geri kazanmak hem zor hem de pahalıya mal olacaktır.
Not: Yazının sorumluluğu yazarına aittir. www.turizmajansi.com ile bağlantı kurulamaz; doğacak hukuki sonuçlardan site sorumlu değildir.