Günlerden 5 Aralık 2015, Cumartesi. İstanbul'da kış tüm şiddeti ile devam ediyor. Siyah renkli Hyundai minibüs Teşvikiye'deki butik otelin önünde durdu. İçinden inen üç kişi, gece yarısına dakikalar kalmasına rağmen önemli bir randevu için oradaydılar...
Lobide onları karşılayan genç adam mesafeli bir selamlaşmanın ardından eliyle işaret ederek asansöre yönlendirdi. Otelin en üst katına çıktılar. Koridorda hızlı adımlarla yürüyerek, genç adamın kapısını tıklayarak açtığı odaya girdiler.
Geniş ve özel dekore edilmiş bir süitti. İçeride, gelenler için ikramlar ve onlara hizmet edecek garson hazır bekliyordu.
Gelenler kadar onları bekleyenler de görüşmenin gerginliği içindeydi...
O gün randevuya gelenler, TÜRSAB Başkan adaylarından Emin Çakmak ile ekip arkadaşlarından Ali Rıza Koç ve Ceylan Pirinçcioğlu; karşılayanlar ise diğer başkan adayı Firuz Bağlıkaya ile ekip arkadaşlarından Nebil Çelebi ve Mehmet Ersoy'du.
Neden önemli?
O gece, ortak listede anlaşamayan muhalefet, toplamda 2074 oy almasına rağmen başkanlığı 1688 oy alan Başaran Ulusoy'a adeta hediye etti.
Herkes birbirini suçladı... Suçlamaya da devam ediyor.
Yaşananları, devam eden tartışmalara ışık tutması ve tarihe not düşmek için, bizzat tanıklık edenlerin ağzından kaleme aldık.
(Anlatımlara müdahalemiz, konuşulanları yazı diline çevirme sınırlarında kalmıştır. Ara başlıklar tarafımızca atılmıştır.)
Ali Rıza Koç / ARK Turizm
(Toplantıya Emin Çakmak'ın ekibini temsilen katıldı)
Görüşmeler o geceden önce başlamıştı... 22. Genel Kurul'un Divanı'nın seçiminde ortak hareket etme koşullarını görüşmek için ben, Ceylan Pirinçcioğlu, Cemal Kızıltan ve Firuz Bey'in ekibinden birkaç kişi, 4 Aralık Cuma günü The Marmara Oteli'nin lobisinde buluştuk. Divan başkanlığı için, Cemal Kızıltan isminde mutabık kalmıştık. Son anda Emin Çakmak, başka bir ismin öne sürülmesi konusunda çaba gösterdi; fakat bu girişimi destekçi bulmadı.
O görüşmede Cemal Kızıltan ve divanda olmasını istediğimiz kişiler üzerinde mutabakata vardık. Ertesi gün ise genel kurulda divan için tek liste sunup kazandık.
İşin rengi Divan seçiminde belli oldu
Divan seçimi, aslında gerçek tabloyu ortaya koyması açısından önemliydi. Muhalefetin oyu yüzde 55'ler, Başaran Ulusoy'un oyu ise yüzde 45 seviyesinde şekillendi. Bu oranlar, birleşmezsek kaybedeceğimizi açık bir şekilde ortaya çıkarmıştı.
"Birleşme yönünde baskı yapıyorduk"
Ekipten birçok arkadaş ortaya çıkan tablo karşısında Emin Çakmak'a sürekli birleşme yönünde telkinde bulunuyordu. Diğer yandan sektörün duayenleri de birleşme yönünde sürekli baskı yapıyordu.
Daha önceki temaslar nedeniyle Firuz Bey ve Nebil Bey ile zaman zaman telefonla görüşüyordum. Ceylan Bey'e konuyu açtım. Sonra onun da çabalarıyla Emin Çakmak'ı görüşme fikrine ikna ettik.
"Nişantaşı'ndaki butik otelde buluştuk"
O dönemler Firuz Bey ve ekibinin seçim ofisi, İstanbul'da Nişantaşı'ndaki bir otelde bulunuyordu. Adresi alıp, Emin Çakmak ve Ceylan Pirinçcioğlu ile beraber gittik. Odada çeşitli ikramlar hazırlanmıştı. Servis yapan bir de garson vardı. 30 dakika sonra onu da dışarıya çıkarttık. Odada bizim ekipten ben, Emin ve Ceylan; onlardan ise Firuz Bey, Nebil ve Murat Ersoy vardı.
"Konuya girmekte güçlük çekildi"
40 dakika boyunca sohbet edildi. Konuşmalar şakalaşma ve takılma şeklinde ilerliyordu. Kimse bir türlü asıl konuya gelmiyordu.
Ben konuya girelim diye Firuz Bey ile kimin daha çok oy alacağına dair; bir Amerika seyahatine, iddiaya girdim.
"Emin'in cevabıyla ortam gerildi"
Yaklaşık bir saat sonra konuyla ilgili somut konuşmalar başladı. Hatta ikili konuşmalarda, gerekirse 6 ay süreyle bağımsız bir başkan seçelim, 6 ay sonra da olağanüstü kongreye gidelim türünden öneriler bile konuşulmaya başlamıştı. Görüşme oldukça olumlu bir havada seyrediyordu. Fakat henüz somut adımlar atılmamıştı.
Sonra Firuz Bey, Emin Çakmak'a dönerek, "Emin, hadi ne yapıyoruz" diye sordu. Emin Çakmak da "Hiçbir şey yapmıyoruz" diye cevap verdi. Bunun üzerine Firuz Bey de "Peki neden geldiniz o zaman" diye sordu... Emin de "Çay, kahve içmeye geldim" dedi. Firuz Bey de, "Gecenin bu saatinde buraya çay içmeye mi geldin? Başka çay, kahve içecek yer bulamadın mı?" diye cevap verdi. Bu konuşmalarla ortam biraz gerildi.
Emin birden ayağa kalktı ve...
Biz durumu kurtarmaya çalışıyorduk. O sırada Ceylan ayağa kalktı ve odada bulunan bir yazı tahtasına tarafların muhtemel oy sayılarını yazarak hesap yapmaya başladı. Konuşmalar ikili üçlü şekilde devam ediyordu. Birden nasıl oldu bilmiyorum, Emin ayağa kalktı, "Ben bu seçime tek başıma gireceğim ve alacağım" dedi. Bu cümle ortamı iyice elektriklendirdi. Ben elinden tutup oturtmaya çalıştım. Fakat ne dediysem ikna edemedim...
"Birleşme olmazsa tarih bizi affetmez"
Emin odadan çıktı. Ben de onunla birlikte çıktım. Birlikte lobiye indik. Ceylan orada kaldı. Lobide Ceylan'ı beklerken hala Emin'i ikna etmek için çaba sarf ediyordum. Yaklaşık 30 - 40 dakika lobide oturduk. Konuşma artık neredeyse yalvarma seviyesine varmıştı. Eğer bu birleşme olmazsa tarih bizi affetmez dedim...
Emin'in sözleri karşısında kanım dondu
Çok iyi hatırlıyorum, o konuşmada Emin bana dönüp, "Bak hemşerim, sana bir şey söyleyeyim mi? Firuz'un başkan olduğu bir listedense Başaran'ın başkan olarak devam etmesi benim için daha hayırlıdır" dedi. Bu cümle karşısında resmen kanım dondu...
“Onlar da, biz de muhalefetiz. Önemli olan bu düzeni değiştirmektir” dedim. "Yok yok, işler senin bildiğin gibi değil" dedi.
"32 kişilik ekipten 29'u birleşelim dedi"
Oradan çıkarken arkadaşlara, Hilton'un lobisinde buluşmak üzere mesaj attım. Moralsiz bir şekilde gittik. Biraz sonra Ceylan da geldi. Erkan ve Özcan ve ismini hatırlayamadığım bir arkadaş hariç ekibin tamamı oradaydı. Emin tek tek herkesin fikrini sordu. Hepimiz sırayla konuştuk. 32 kişiden 29'u birleşelim dedi. Üç kişi de Emin ne derse o olsun diye karar açıkladı.
"Bir daha aday olmayacağım dedi"
Emin kalkıp duygusal bir konuşma yaptı: "Hepiniz aday olabilirsiniz. Ama şundan emin olun, şerefim ve namusum üzerine yemin ediyorum ki; bu benim son şansım ve bir daha da asla aday olmayacağım" dedi. Köy köy, kasaba kasaba gezdim diyerek devam etti. Ardından "Ben yüzde yüz kazanacağımıza inanıyorum" diyerek bizi seçimin ortada olduğuna ikna etmeye çalıştı. Otelin lobisinde 40 dakika civarında konuştuk. O üç kişinin kararı doğrultusunda hareket edildi ve liste hazırlandı.
"Sabah 4'e kadar çaba harcadık"
Ben ve Hasan Erdem ise oradan çıktıktan sonra bir cafe de oturduk ve son bir ümitle telefon trafiği yaparak ortak liste yapabilmek için sabah 04:00'e kadar çabaladık. Bir gelişme kaydedemeyince ümidimizi kesip oradan ayrıldık.
Sonrasında aldığım bilgiye göre Firuz Bey ve ekibi de son anda bir gelişme olur umuduyla, listelerini sabah 06:00'ya kadar bekletmişler. Emin Çakmak ise listeyi yapar yapmaz vermeyi tercih etti. Bu hareketi bile, aslında görüşmeden önce kararını vermiş olduğunu fark etmemize neden oldu.
"Biz özür dilemesini beklerken o Başaran Ulusoy'u kutladı"
Ardından seçim oldu ve herkesin bildiği gibi kaybettik...
Gece Emin Çakmak'ın o duygusal konuşmasını dinleyen bizler, kürsüye çıkıp, "Yanıldım; özür dilerim. Arkadaşlarıma söz verdim, bir daha aday olmayacağım" demesini beklerken; o kürsüye çıkıp, gayet pişkin bir şekilde Başaran Bey'in başarılarından bahsetti. Hatta onun ileride Kültür ve Turizm Bakanı olması gerektiğini savundu. Ve bir gün önce son kez aday olduğunu, üzerine basa basa söyleyen ve yemin içip şeref - namus sözü veren adam, "Tekrar adayım" dedi.
"Tavlada yenilen insanın bile morali bozulur..."
Taksim'de bir otelin roof’unda seçim çalışmaları için kullandığımız salon vardı. O moral bozukluğu ile valizlerimizi toplayıp, vedalaşmak için orada buluştuk. Durum değerlendirmesi yaparken ben söz alıp, "İnsan tavlada yenildiğinde bile morali bozulurken; böyle bir yenilgiyi alan kişilerin neşesini anlayamıyorum" dedim.
Bir gün önce otel lobisinde bir daha aday olmayacağını söyledikten sonra çıkıp da kürsüde adaylığının devam ettiğini söylemesini hatırlatarak, yaptıklarını doğru bulmadığımız için yıllardır eleştirdiğimiz Başaran Ulusoy'a övgüler yağdırmasının ne denli yanlış olduğunu anlattım. Bunları kabul edemeyeceğimi ve asla bir daha aynı yolda yürümeyeceğimi açıkladım.
"Karşı tarafla anlaşma yaptığını düşündüğümü belirttim"
Çıkıp, taksiye binip havalimanına gittim. Ekipten mesaj atanlar oldu. Karar vermekte acele ettiğim yönünde eleştirilerde bulundular. Ben de "Ekip dağılır, gerekirse yeniden kurulur, fakat Emin ile bir yere gidilemez" dedim. Bizi sattığını ve karşı tarafla anlaşma yaptığını düşündüğümü belirterek, bu saatten sonra onunla bir arada olmam mümkün değil dedim.
"Beni tehdit ettiler"
Ankara'ya döndükten 2 - 3 gün sonra yaşananları kendi lisanımla tursap.net'te yazarak yayınladım. Bu kez de etrafındaki kişiler, yazı nedeniyle beni tehdit etmeye başladı. Ben de uygun bir üslupla cevaplarını verdim.
"Mağduru oynaması mümkün değil"
O gece orada bulunan altı kişinin altısı da hayatta. Bu söylediklerimde gerçek olmayan hiçbir şey yok. Ne hatırlıyorsam, onu söylüyorum. Dolayısıyla kalkıp da o gün orada yaşananları çarpıtarak mağduru oynaması mümkün değil.
Tam tersi o gün kendisi, bacak bacak üstüne atıp, küstah bir tavırla konuştu. Hatta, adamlar geçici bir süre için Emin'in dışında bizlerden birinin başkanlığındaki bir listeye de razıydılar. Fakat o kararını vermişti ve kabul etmedi...
Ceylan Pirinçcioğlu / VIP Turizm
(Toplantıya Emin Çakmak'ın ekibini temsilen katıldı)
Görüşmenin diplomasisini yürüten ve gerçekleşmesinde büyük çaba harcayan Ceylan Pirinçcioğlu ise yaşananlara ilişkin çok fazla konuşmak istemediğini ifade ediyor. Geçmişe dönmenin kimseye fayda sağlamayacağını savunan Ceylan Pirinçcioğlu, tanık olduğu görüşmeye ilişkin şunları anlattı:
Muhalefetin her iki kanadı görüşsün diye bir platform yarattık. Maalesef anlaşamadılar... Olmamasında ise daha öncesinde yaşananların etkili olduğunu düşünüyorum. Öne çıkan egolar nedeniyle o fırsatı değerlendiremediğimizi düşünüyorum.
"Divan'daki sonuç genel eğilimi göstermesi açısından önemliydi"
Divan seçimindeki ortak hareket ederek, yüzde 55'e yüzde 45 oy oranını yakalamıştık. Bu oran aslında çıkacak sonucu göstergesiydi. Küçük bir sapmayla yönetim kurulu seçiminde de aynı oranın tezahür edeceğini tahmin ediyorduk.
"Birleşme olmadan seçim kazanılamaz"
Şahsen, Firuz Bey adaylığını açıkladığı ilk günden itibaren bir arada olmadan seçimin kazanılamayacağını ifade etmiştim. Bugün de aynı görüşteyim. Eğer birleşme sağlanamaz ise Başaran Bey çıkaracağı bir aday ile benzeri bir durumu tekrar yaşatabilir.
"Ortaya çıkacak tabloya göre yeniden bir değerlendirme yapmak lazım"
Artık geriye dönmek yerine ileriye bakmak lazım. Şimdi yeniden bir ayrışma olduğunu görüyoruz. Bunun da önümüzdeki süreçte başka sıkıntılara neden olacağını düşünüyorum. Ortaya çıkacak tabloya göre yeniden bir değerlendirme yapmak lazım.
Bu sefer Firuz Bey daha fazla çalışma yaptı. Fakat her şeye rağmen bir bölünme yaşanabilir.
"Karşılıklı hatalar oldu"
Ayrıca yaşananları, salt o toplantı ile de değerlendirmemek gerekir. O toplantının dışında karşılıklı olarak bir takım rahatsız edici söylemler olmuştu. Emin Bey'in tek başına kazanamayacağı aşikar olduğu halde, ben kazanacağım demesi üzerine de bir takım sözler söylendi. Dediğim gibi egoların baskın olması nedeniyle ortak bir noktaya gelinemedi.
İki tarafın da durumu fedakârca düşünüp değerlendirmesi gerekirdi. Bazı fedakârlıklar yapılarak orta bir yol bulunabilirdi. En azından ben yapılabileceğini düşünüyordum.
Söyleyebileceklerim bunlardan ibaret.
Yarın Nebil Çelebi toplantıda yaşananları, Hasan Erdem ise toplantı sonrasında yaşananları anlatacak